İklim krizi çağın en büyük güvenlik sorunu

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI [email protected]

Çağımızın en büyük güvenlik sorunu iklim krizi oldu. Dünya ülkeleri süreçle mücadele ederken Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, iklim krizi ile mücadelenin kalkınmayı da getireceğine vurgu yaptı.

İklim krizi ile mücadelenin herkese, dünya toplumlarına çok şey kazandıracağının altını çizen Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Kriz ile mücadele ederken hepimiz kazanacağız.

Zira güneş panelleri, yeşil hidrojen veya ısı yalıtım teknolojilerine yapılan her yatırım büyüme, istihdam ve güvenli enerji arzı için bir fırsattır” dedi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock iklim krizi ile olan mücadeleye yönelik görüşlerini şu şekilde anlattı: Nijer’de tarlaları sıcaktan kuruyan bir çiftçi.

Palau’da çocukları büyüdüğünde evinin hala durup durmayacağını ya da yükselen deniz seviyesinin köyünü yutup yutmayacağını bilmeyen bir baba. İspanya, Almanya ve Litvanya'da şehirlerde bir yanda su sıkıntısını çözmeye çalışan, diğer yanda ise giderek daha tehlikeli hale gelen sel baskınlarıyla mücadele eden belediye başkanları. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın, her yerde aynı krizle karşılaşırsınız: İklim krizi.

Çok yavaşız…

Bu kriz çağımızın en büyük güvenlik sorunudur. Hepimizi farklı şiddette ancak aynı acımasızlıkla etkiliyor. Bana umut veren şey, iklim krizini birlikte kontrol altına alabilecek bilgiye, teknolojiye ve araçlara sahip olmamız dır. İhtiyacımız olan şey siyasi irade.

2015 yılında küresel toplum bu iradeyi bir kez daha ortaya koydu ve Paris Anlaşması ile yeni, iklim nötr bir dünyanın temellerini attı. Sonuç olarak, yaklaşık 170 ülke kendilerine daha iddialı iklim hedefleri belirledi. Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşması dramatik bir şekilde hızlandı. Ancak Dünya İklim Konferansı için Dubai’de bir araya geldiğimizde, şunu da bileceğiz: Zamana karşı bir yarış içindeyiz ve şu ana kadar çok yavaş davrandık.

Önümüzdeki COP, öncü ittifaklarla faydalanmamız gereken daha büyük bir hız için büyük bir fırsat sunacak. Dubai'de ilk kez, Paris'te kararlaştırılan 'küresel envanter' çalışmasını uygulayarak, Paris hedeflerine ulaşma yolundaki ilerlememizi gözden geçirecek ve odaklanmak zorunda olduğumuz noktaları göreceğiz. Alman tarafı açısından üç konu bunun merkezinde yer almaktadır: Birincisi: 2030 yılına kadar küresel enerji dönüşümünü çok daha fazla hızlandırmalıyız.

Çünkü bir ülkenin saldığı her ton CO2 hepimize zarar veriyor. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’ne göre, bu on yılın sonuna kadar hepimiz küresel emisyonları en az yüzde 43 oranında azaltmalıyız. AB’de, Yeşil Mutabakat ile 2050 yılına kadar iklim nötrlüğü için hazırlıkları yaptık. Almanya’da 2045 yılına kadar iklim nötr olma konusunda yasal bir taahhütte bulunduk. Ancak enerji dönüşümü küresel bir görevdir.

Bu nedenle COP’ta yenilenebilir enerjilerin üç katına çıkarılması, enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması ve fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımının sonlandırılması hedefleri üzerinde ortak bir karara varmak için çaba gösteriyoruz. Bunu yaparken, ağırlıklı olarak fosil yakıtlardan arındırılmış bir enerji sistemine geçişin başladığını da açıkça ortaya koymak istiyoruz.   İkincisi; iklim krizine karşı en iyi seçeneğimiz dayanışmadır.

İşte bu nedenle, iklim krizine en az neden olan, ancak bu krizden en çok etkilenen insanlarla omuz omuzayız. Almanya, yıllık iklim finansmanını açıkladığından üç yıl önce 6 milyar euronun üzerine çıkardı. Böylece sanayileşmiş ülkelerin iklim finansmanı için 100 milyar euro sağlama sözüne katkımızı yapıyoruz. Bu sözün bu yıl yerine getirileceğinden de eminiz.

“Bugün dahi geri döndürülemez etkileri var…”

İklim krizinin şimdiden geri döndürülemez etkilere neden olduğunu biliyoruz. Bu nedenle iklim değişikliği konusunda tedbirlerin alınması konusundaki ısrarımızı sürdürüyor ve özellikle gelişmekte olan ülkeleri destekliyoruz. Uyum için tüm donörlerin katkısı en geç 2025 yılına kadar iki katına çıkarılarak 40 milyar ABD dolarına yükseltilmelidir. Almanya bu hedefe ulaşmak için üzerine düşeni yapacaktır.

Son iklim konferansında, kayıp ve zararlar için bir fon oluşturulması üzerine anlaşmaya vardık ve bu fonu kısa süre önce Abu Dabi’de netleştirdik. Şimdi, COP28’de gereğini yaparak bu fona para sağlamamız gerekiyor. Bu amaçla, fondan öncelikle en kırılgan ülkelerin faydalanması ve bunu yapabilecek durumda olan tüm ülkelerin fona katkıda bulunması büyük önem taşımaktadır. Elbette buna sanayileşmiş ülkeler de dâhildir.

Ancak fosil yakıtlardan çok para kazanan ya da son yıllarda yüksek büyüme oranlarına ulaşan ülkeler de buna dâhildir. Hepimizin ortak bir yükümlülüğü var. Üçüncüsü; COP’taki ortaklıklarımıza bu nedenle yatırım yapmak istiyoruz. Başarılı bir enerji dönüşümü ve iklimin korunması için gerekli koşulların her ülkede farklı olduğunu biliyoruz. Ayrıca, yeşil dönüşümün yarattığı büyük değişimin ancak sosyal açıdan adil yürütülmesi halinde işe yarayacağını biliyoruz. Ortaklarımızı bu çabalarında destekleyeceğiz.

"Bu fırsatı değerlendirmeliyiz"

“Hiçbir ülke kalkınma ve iklimin korunması arasında bir seçim yapmak zorunda kalmamalıdır” diyen Annalena Baerbock şöyle devam etti: Her toplumun kendine özgü bir yolu var. Önemli olan hepimizin aynı hedefe sahip olmasıdır. Çocuklarımızın güvenlik ve refah içinde yaşayabileceği, iklim açısından nötr ve güvenli bir gelecek. Bugünlerde Dubai'de bu rotayı birlikte çizme şansına sahibiz. Bu fırsatı değerlendirmeliyiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Kayıtdışına rağbet! 13 Aralık 2024
Parası olanı desteklemek! 12 Aralık 2024