İklim değişimi ve hakikatten kopuş (2)
Üçüncü eleştiri ise COP’un başından beri yapılmakta ve artık kanıksandı: Sorun kapitalizmin sorunu aslında…
Ancak şimdi kapitalistlerin refahı etkilenmeye başlayınca, bedelini bu işte en az sorumluluğu olanlara ödetmeye çalışıyorlar. Öncelikle küresel ısınmanın ve buna bağlı olarak iklim değişiminin, özellikle de son iki asırda tırmandığını -itiraz edenler olsa dakabul etmek durumundayız. Dünyadaki sera gazı salınımlarının yaklaşık olarak dörtte üçünden G20 ülkeleri sorumlu.
Dünyanın dört bir yanından özel jetleri ile gelen liderlerin karbon ayak izini, net sıfır karbonu konuşuyor olmaları size samimi geliyor mu? Bir yandan dünyaya yapay et sunulurken ve büyükbaş hayvanların katledilmesi konuşulurken, diğer yandan savunma sanayi, silahlar ve en kötüsü de savaşlar, iklim değişiminin konusu dahi olamamıştır.
Dördüncüsü ise sistem tartışmaları üzerine: Çoğu zaman, Batının iki yüzlü yaklaşımı nedeniyle, iklim krizi ve benzeri problemler, ‘cambaza bak’ yaklaşımıyla, birçok sosyal ve ekonomik sorunu gölgelemek, kapitalizmin içine düştüğü bunalımı gizlemek için de kullanılıyor. İklim değişikliği korkutucu fakat Batı’nın iki yüzlülüğü ve bencilliği daha da korkutucu…
Servetlerini ve güçlerini, petrol, doğal gaz ve diğer fosil yakıtlardan elde etmiş olanlar, bu gücü kolayca teslim etmek isterler mi sizce? Gelişmiş Batı, bunu son iki asırda sanayileşme ile elde etmedi mi? Sanayinin temelinde enerji, diğer bir ifadeyle fosil yakıtlar var. Alternatif enerji kaynakları, mevcut enerji talebi karşısında son derece sınırlı kalıyor.
İklim değişiminin finansmanı için kaynak ayırması gereken gelişmiş ülkeler sözlerini büyük ölçüde tutmadılar. ABD-Çin gerilimi, Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail’in Gazze’ye düzenlediği yoğun bombardıman, kaynakların daha çok askeri harcamalara kanalize olmasına neden oldu.
Kamusal mal çıkmazı
Son olarak, eleştiri değil ama tespit yapmak açısından önemli. Atmosferin ve birçok doğal kaynağın kamusal mal olması ve bu nedenle birlikte hareket etmenin güçlüğü. Hep birlikte önlemler alınmadığında sonuç alınamıyor. Çin, Hindistan ve ABD gibi nüfus ve ekonomik büyüklükleri itibariyle sera gazı emisyonuna büyük katkı yapan ülkelerin tavırları önemli…
Bu arada, COP28’de, 134 ülke, iklim değişimi konusunda gıda ve tarıma yer verilmesini içeren deklarasyonu imzaladı. İmzacı ülkeler, ulusal planlarında gıda ve tarım kaynaklı sera gazı emisyonlarını dikkate alacaklarının sözünü vermiş oldular.
Son olarak; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, COP28’de, sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuzun yüzde 1’in altında olduğunu belirtmesi; 2053 yılı itibariyle net sıfır emisyonu hedeflediğimizi, toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payının %55 olduğunu ve bu oranla Avrupa’da 5. ve dünyada 12. sırada yer aldığımızı vurgulaması önemliydi. Not: 10 Aralık tarihine kadar imzaya açık olan “Gıda Sistemleri Deklarasyonu’’nu ülke olarak henüz imzalamadık. Sanırım önümüzdeki günlerde bu konu da çokça tartışılacak. İklim Değişikliği Kanun Taslağı da önümüzdeki günlerin önemli tartışma konusu olacak gibi…