İklim değişimi, tarımsal üretim ve gıda enflasyonu
Hafta sonu memleketim olan Osmaniye’nin Bahçe ilçesindeydim. Üretimin bol olduğu bir dönemde, başta incir ve üzüm olmak üzere, birçok meyve ve sebzede ciddi sıkıntıların olduğuna şahit oldum. Hastalıkların artması, verimin düşmesi, dahası meyve ağaçlarının kurumasına kadar varan büyük problemler vardı. Herkesin ortak kanaati, tüm bunların kaynağının iklim değişimi olduğuydu.
Bundan 18-20 yıl kadar önce, iklim değişiminin tarımsal üretime etkileri konusunda, Japon bilim adamları ile ortak çalışmalar yürütür ve sahadan değişimin etkilerine dair küçük sinyaller almaya çalışırdık. O zamanlar etkileri yeterince hissedilmeyen küresel ısınma konusunda Kyoto ve Tokyo’da bir dizi toplantılara katılmıştık.
Bugün geldiğimiz noktada ise her yıl daha bariz görünen küresel ısınmanın sonuçlarına, sıcaklık artışına, kuraklık ve yağış rejiminin değişimine şahit oluyoruz.
İklim değişimi-tarımsal üretim
İsmail Cem Özkurt’un İklim Değişikliğinin Türkiye’de Tarımsal Üretime Etkisi başlıklı çalışması, ülkemizde tarımsal üretim ile sera gazı emisyonu arasında bir nedensellik ilişkisinin varlığını; kuraklık, ortalama sıcaklık ve yağış değişkenleri ile de sera gazı emisyonu arasında ilişki olduğunu ortaya koyuyor.
Anadolu Ajansı’nın haberinde ise iklim krizinin Akdeniz bölgesinde dünya geneline göre daha çok sıcaklık artışına yol açtığı ve Yunanistan’ın kuraklık ve orman yangınlarından en çok etkilenen Akdeniz ülkelerinden biri olduğu aktarılıyor. Haberde, Atmosfer Fiziği ve İklim Bilimi Profesörü Hristos Zerefos’un, yaz aylarında ortalama sıcaklığın Akdeniz’de son 120 yılda 2,5-3 derece arttığı sözleri yer alıyor.
Zerefos ayrıca, dünyanın diğer bölgelerine göre Akdeniz bölgesinin küresel ısınmadan daha çok etkilendiğini; Akdeniz’in, okyanustan daha kolay ısınan kapalı bir deniz olduğunu; Atlantik, Pasifik ve Hint okyanuslarının, Kuzey denizlerinin daha açık olduğunu; oralarda suların daha çok karıştığını ve böylece soğuk kaldığını; Akdeniz’de ise suların soğuyamadığını ve Akdeniz’in, ısınma sonucu enerji biriktirerek bu enerjiyi atmosfere yaydığını belirtiyor.
Akdeniz bölgesinin önemli karakteristiklerini taşıyan ülkemiz, küresel ısınmanın etkilerini farklı bölgelerde farklı şekillerde hissediyor. Akdeniz ve Ege bölgelerinin, özellikle de kıyı şeritlerinin göreceli olarak daha büyük risk taşıdığını ifade etmek mümkün. Ancak coğrafi konum, sahillerin yapısı ve ülkede uygulanan iklim politikaları bu risk düzeyini değiştirebiliyor. Ülkemizin sahip olduğu uzun sahil şeridi, küresel ısınmanın etkilerini daha da kuvvetlendiriyor.
İklim değişimi-gıda enflasyonu
TCMB ekonomistleri Aslıhan Atabek Demirhan ve S. Simin Bayraktar’ın İklim Değişikliği ve Gıda Enflasyonu başlıklı araştırmaları, konunun somut veriler ışığında açıklanması bakımından değerli bir çalışma. Yazarlar, araştırma sonucunda, iklim değişikliğinin geldiği son aşamada, sürdürülebilirlik ve gıda güvenliğinin yanı sıra fiyat istikrarı bakımından da önemli bir tehdit haline geldiğini; iklim değişikliği kaynaklı artan sıcaklık ve aşırı hava olaylarının taze meyve ve sebze üretimi, maliyeti ve fiyatları ile ilişkili olduğunu; iklim değişikliği nedeniyle artan sıcaklıklar ve yaşanan kuraklıkla meyve ve sebze üretim miktarı azalırken, üretim maliyetleri ve dolayısı ile fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturduğunu belirtiyorlar.
Ezcümle; ülkemizde üretim planlamasına geçilmesi, iklim değişiminin olumsuz etkilerini en aza indirme konusunda önemli bir fırsat. Bu anlamda seçilen stratejik ürünlerin tespitinin ve su kısıtı kriterinin, iklim değişiminde önemli enstrümanlar olduğunu ifade etmeliyiz. Dahası devasa bir geminin tek bir dümenle yönlendirilmesi gibi katsayılar ve tek bir katsayı değeri ile birçok tarım politikası hedefini hayata geçirebilmek mümkün hale gelmiştir.