İkinci yarıyıl ilkini aratabilir!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Her açıdan olumsuz eğilimlerin güçlendiği, 2015 yılının ilk yarısını geride bıraktık. Ekonomi durgunlaşmaya devam etti, enflasyon ve işsizlik artış yönündeki eğilimini korudu, beklentiler bozuldukça güvensizlik arttı. İçerideki ağırlaşmış sorunlar, kırılganlığı yeni rekorlara taşıyan küresel ve bölgesel koşullar bu sonuçta belirleyici oldu. İkinci yarıyıla devredilen miras, olumlu düşünebilmeyi olanaksızlaştırmaya başladı. 

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan mayıs ayı Dış Ticaret İstatistikleri, hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız görüşümüzü teyit ediyor. Bir önceki senenin aynı ayına göre ihracatımız yüzde 18,8 ve ithalatımız yüzde 14,4 oranlarında daralmış; dış ticaret açığı ise 6,75 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Dış ticaret hacmi sert bir şekilde daralıyor, fakat emtia fiyatlarındaki yüksek oranlı gerilemelere rağmen açık ta önemli bir daralma yaşanmıyor! Türk Lirası’ndaki belirgin değer kaybına rağmen rekabet koşulları olumsuzlaşmaya devam ediyor! Makroekonomik görünüm konusunda, kötüye gidişin hızlanmakta olduğunu hesaba katmak gerekiyor. 

Küresel ve bölgesel koşullar olumsuzlaştıkça, hem ihracat pazarlarımız daralıyor ve hem de iç talep durgunlaşıyor. Bu süreçte yükselen döviz kurları dış satımdaki kayıpların telafisine yardım edemediği gibi, iç pazarı daralmaya mahkum ediyor ve sorunları ağırlaştırarak kırılganlığı arttırıyor. Fiyat istikrarının korunabilmesi zorlaşıyor, güvensizlik ve istikrarsızlık algıları güçlenerek daha belirleyici hale geliyor. 

Bu aşamada sormak gerekiyor: önce enflasyon ve yapısal reform demek, malum kesimlerin iddia ettiği gibi bizi bu açmazdan çıkarabilir mi? Kesinlikle hayır. Küresel ve bölgesel koşullar olumsuzlaşmaya devam ettiği sürece, mevcudu koruyarak bu açmazdan çıkmak olanaksızdır. Bu söylem göründüğü gibi ekonomik değil, siyasi niteliklidir: eğer küreselleşmecilerin bölgeye ilişkin tasarımlarına destek verilir veya kayıtsız kalınırsa, onlardan alınabilecek kısa vadeli ekonomik destekler sayesinde kötüye gidişin yavaşlatılabileceği varsayımına dayanmaktadır! Gelişmelerin, küreselleşmecilerin öngördüğü şekilde gerçekleşmesi olasılığı ise yok denecek kadar azdır.   

Bu tablo, Yunanistan’ın içine düştüğü çözümsüzlüğü anımsatıyor! Boyun eğilir ve küreselleşmecilerin dayatmalarına boyun eğilir ise, sorunların iyice ağırlaşması ve dengesizliklerin büyümesi pahasına gün kurtarılacak! Aksi takdirde, ortalık karışacak! Önce enflasyon ve yapısal reform söylemi de, gerçeği gizleyerek geniş kesimleri aldatmaya hizmet edecek türde bir yaklaşımdır; komşumuzda yapılacak halk oylamasında evet sonucunun çıkmasına eşdeğer bir olasılıktır! 

Bir an için önce enflasyon ve yapısal reform diyen bir koalisyon Hükümetinin kurulduğunu varsayalım ve soralım: böyle bir olasılıkta ikinci yarıyıla ilişkin ekonomik eğilimler nasıl olur? Olumsuz eğilimlerin yönü değişir mi? Hayır değişmez, küresel ve bölgesel olumsuzluklar belirleyiciliğini korur; sadece döviz kuru ve faizde yaşanabilecek yükselişler kısa bir süre için nispeten daha sınırlı kalabilir. Ekonomi durgunlaşmaya, işsizlik ve enflasyon artmaya devam eder; dış satım daralmayı ve iç pazar durgunlaşmayı sürdürür. Güvensizlik ve istikrarsızlık artar, kırılganlık azalmaz. Belli bir azınlık bu fırsattan yararlanarak risklerini azaltmaya çalışır, geniş kesimlerin taşımak zorunda kalacağı yük iyice ağırlaşır. 

Değişen küresel ve bölgesel koşullar, artık sürdürülebilir olmayan eğilimleri ve buna abone olanları desteklemiyor. Geneldeki tabloyu terse çevirebilecek, küresel uzlaşı ise ufukta görünmüyor! Durum böyle olunca Türkiye gibi aşırı kırılgan ekonomilerin seçenekleri hızla azalıyor ve hareket yeteneği daralıyor. Bedeli ne olur ise olsun, gerçekler ile yüzleşmenin ve kendi çıkarlarının peşinden koşmanın vakti gelmiş gibi görünüyor!

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar