İkinci uzun bayram da bitti
Ramazandan sonra kurban bayramını da tabir yerindeyse “tam sayıya” uzattık. Dört günlük bayramı dokuz gün olarak idrak ettik. Böylece son üç ayda iki kez, hep beraber, uzun sayılacak sürelerde üretim faaliyetinin dışına kaydık, tatil yörelerine kaçtık. Biraz daha teknik bir gözle bakarsak, uzun tatiller nedeniyle üretim alanlarının ikame edilmesine neden olacak bir hareketlilik içinde olduk demek mümkün. Mal üretmek yerine hizmet üreten sektörlere kaydı faaliyet. Bayram tatili süresince daha çok turizm hizmeti üreten alanda yoğunlaştı üretim çabamız. Malum, turizmde ekonomik ve siyasi kökenli olumsuzluklar yaşanıyor. Söz konusu üretim alanını daraltıyor bu sıkıntılar. Ekonomi yönetimi de bayram tatili sürelerini uzatarak bu tıkanıklığa çare olmaya çalışıyor. Derde deva oldu mu bilmiyorum. Ama üretim alanları arasındaki bu örtük ikamenin turizme bir itici güç sağladıysa dahi genelde ekonomiyi yavaşlatıcı etkiler yaratacağı düşünülüyor.
Bayramın genel havasında üzerinde pek fazla durulmayan bir başka çare arayışı daha devreye girdi. Ekonominin oldukça yavaşladığı biliniyordu. Bayram tatili öncesinde açıklanan 2016 yılı ikinci çeyrek büyüme verileri bu beklentiyi doğruladı. 2015 yılı son çeyreğinde yüzde 5’in üzerine olan, 2016 birinci üç ayında yüzde 4.8’e gerileyen GSMH büyüme oranının ikinci çeyrekte daha da yavaşlayarak yüzde 3.5 düzeyine gerilediği anlaşıldı. Kredi hacmindeki daralma, turizmdeki kayıplar ve ekonomiye güvendeki gerileme gibi nedenlerle büyümedeki yavaşlamanın üçüncü çeyrekte de devam edeceği öngörülüyor. Hemen bayram öncesinde açıklanan sanayi üretimi verileri sanayi üretiminde ciddi bir yavaşlama olduğunu gösteriyor. Ekonomide ciddi bir yavaşlama olduğu izlenimini güçlendirdi bu. Ekonomi yönetimi hareketlendi ve bu süreci ters yöne çevirmek amacıyla bayram öncesinde bazı düzenlemeleri devreye soktu. Tüketici kredilerini genişletmeyi ve kredi kartı kullanımıyla tüketim harcamalarını daha da hızlandırmayı amaçlayan düzenlemeler yapıldı. Bankaların kredi imkanlarını genişleterek bu düzenlemeyi güçlendirmek üzere de banka sistemindeki mevduat munzam karşılığı oranlarını değiştirdi, bankaların likiditesi arttırıldı. Araya bayram girdiği için henüz bu düzenlemelerin encamını öğrenemedik. Ama bunların özellikle özel tüketim harcamalarını uyararak büyümeye katkı sağlayacağını öngörmek mümkün. Öte yandan, geçmiş tecrübelerin de gösterdiği gibi, tüketiciye dönük bu tür destekler kısa sürede enflasyona yansıyor, ithalatı özendiriyor, cari açığı büyütüyor ve döviz talebini arttırarak kuru baskılıyor. Bu tabii sonranın meselesi. Şu anda ciddi yavaşlama sinyalleri veren büyümeyi desteklemeye öncelik verildiği anlaşılıyor.
Biz uzatılmış bayram tatilinin rehavetini yaşarken dışarıda iktisadi faaliyette alışılmışın dışında bir gelişme olmadı denilebilir. Olağan ana aktörler değişmedi. İktisadi faaliyet de olağan çerçevesinde devam etti. Ana aktörlerden kastım FED ve Avrupa Merkez Bankası. Olağan çerçeveden kastım da durgunluk sorunu. Dünya ekonomisinde gelişmiş ülke merkez bankalarının vesayeti sürüyor. Ama bu güce rağmen henüz hiç birisi kendi sorununu çözebilmiş değil. FED karasızlıklar içinde dünyayı çileden çıkartmaya devam ediyor. Malum, ABD ekonomisi bir süredir canlanma işaretleri veriyor ve FED’in de bundan istifade ederek faizi yükseltip, fazlasıyla şişmiş olan parayı daraltması bekleniyor. Faiz arttırma sürecinde olan banka bunu sürekli erteliyor. Önümüzdeki eylül toplantısında da yine faizi arttırmama olasılığı yüksek. Bunun bizim gibi sıcak para bağımlısı olan ülkelerde yine geçici bir rahatlama yaratacağı biliniyor. Ama genelde ortaya çıkan belirsizlik makro ekonomik değişkenleri olumsuz etkilemeye devam ediyor.
Avrupa Merkez Bankasının da benzer bir bekleme moduna girdiği anlaşılıyor. Bizim uzatılmış bayram tatilimizin öncesinde bu açıkça ortaya çıktı. Gariban Draghi, FED’i beklemekten sıkıldı galiba. Son toplantıda hiçbir şey yapmadı. Tereddüt üreten unsurlara şimdilerde Britanya İmparatorluğu da katılmış gibi görünüyor. Brexit sorununu dünyaya hediye eden Britanya manşetlerin tepesinden inmiyor. Ama henüz neyin ne olduğu dahi tarif edilmiş değil. Bilinmezlik sürüyor yani.
İkinci uzun bayramı da böyle yaşadık. Artık önümüzde uzun bir sonbahar-kış sezonu var. Haliyle hareket artacak tabii. Sorunlar ve yaklaşım çerçevesi değişir mi bilinmez. Değişmesi için görünür hiçbir dinamik olmadığı kanısındayım.