İki seçim arası nikah
Yazının başlığını yanlış mı attım acaba, yoksa o iki bayram arası için mi konuşulması gereken bir konu idi. Elbette öyle; halk arasında bir inanç vardır ki, iki bayram arası nikahın olmayacağına dair; ama artık bunun da doğru olmadığı ve İslam dinine göre böyle bir engelin yer almadığı da din adamları tarafından dile getirildi, anlatıldı. Benim asıl vurgumun bu olmadığını anladınız elbet; konumuz seçim, hem de iki seçim; diğer bir deyişle ikincisinin olup olmayacağını kestiremediğimiz erken genel seçim.
Beni bilirsiniz, siyasete dokunmam yazılarımda; bir teknokrat bakış açısı ile, mevcut durumun, yahut beklentilerin, önümüzdeki perspektifte bize neler yaşatma ihtimali olduğunu ve çok yönlü ihtimalleri daha ziyadesi ile dile getirmeye gayret ederim. Ve şimdi de tabiri caizse, bunu yapmak için çok ama çok doğru bir zaman. Neden aklıma iki bayram arası geldi. İtiraf edeyim; bir taraftan bu inancın İslam dininden bile önce ortaya atıldığı varsayılsa da, bir diğer yandan; ailelerin bilhassa eski dönemlerde bayramlardaki mali yüklerinin fazla olması nedeniyle de düğün yapmakta zorlanacakları ve bu sebeple de düğünün külfet doğuracağı inancı da hakim gelmiş. Yani gidiyor geliyor aslında her şeyin ucu ekonomiye dayanıyor. Türkiye sonuçları her ne olursa olsun; demokratik olarak kabul edilen bir genel seçimi geride bıraktı. Kimileri sevindi, kimileri ise beklentisini alamadı; ancak öyle veya böyle ortaya bir tablo çıktı. Daha çıkması ile, bu seçimin sonucunda, hükümetin kurulmasının zor olacağı ve yeni bir seçime gidilmesinin söz konusu olacağı konuşulmaya başlanıldı bile. Hadiseye iki taraftan bakmakta yarar görüyorum; bir tanesi seçim hazırlıkları için harcanan bedeller. Bugün 2015 seçimlerinde; sadece Hazine yardımı olarak siyasi partilere ödenen toplam bedel yarım milyar doların üzerinde. Partilerin ve seçmenlerin kendi bütçeleri ile yaptıkları harcamaları da koyar isek, rakamın nerelere çıkacağını tasavvur etmek hiç de zor değil. Zaten çok da parlak olmayan ekonomimize gelen önemli bir yükün; yeni bir seçim tartışması ile tekrar etmesinin işin sadece bir boyutu olduğunu belirtmek gerekir. Gelelim işin ikinci boyutuna, yani hükümet kurulmaksızın var olacak ekonomik ve siyasi manzaraya. Hani bir deyişimiz vardır ya; en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir diye, işte akla da bu cümle geliveriyor hemen. Henüz yeni Ramazan ayını ve bayramı geride bıraktık; okullar kapalı, pek çok kişi ya tatilde, ya da memleketinde. Hareketlenmenin başlamasına en çok 1.5 ay var; ve sonrasında herkes daha hızlı bir ticaret ve istikrarı yine aramaya başlar ve bunun eksikliğini hisseder hale gelecek. Ülkemizi de, insanımızı da biliyoruz; hükümet belirsizliği olduğu sürece, bürokrasi de bundan nasibini alacak ve pek çok beklenen mevzuat değişikliği veya aksiyon kararı da öteleniyor olacak, bekleyişler başlayacak, bu da hayatı ve ekonomiyi yavaşlatacak. İşte bu durumun, her yıl büyümek zorunda olan, dış ticarette fire vermemek durumunda bulunan, siyasi anlamda da çevremizin son derece karışık olduğu bir dönemde kaldırılabilir bir tarafı hiçbir şekilde yok. Seçimi tekrarlayalım demek elbette demokratik açıdan son derece olağan, bunu kabul etmek durumundayız ve gerek halinde de önünde eğilmeliyiz. Ancak ekonomik açıdan bu belirsizliğin aylarca daha devam etmesi anlamına geleceğini ve ekonomiye doğrudan vereceği maddi eziyetleri de akıllardan çıkartmamak gerekiyor; gerekliliği tartışırken veya değerlendirirken de göz ardı etmemek icap ediyor.
İki bayram arası düğün olur mu, ben bilmem büyüklerim olabilir dinen problem teşkil etmez diyor; ancak ne yalan söyleyeyim, iki “yakın” seçim arası bana göre pek de bir şey olmaz…