İki önemli konu

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Geride bıraktığımız hafta içerisinde yerel fiyatlamalara yön vere iki önemli konuyu izledik. İçeride ana gündem maddemiz Merkez Bankası’nın Nisan ayı PPK toplantısı olurken, dışarıda ise ABD Başkanı Donald Trump’ın vergi uygulamalarına dair açıklamaları yakından izlendi.
Öncelikle sohbete içeriden, kendi mahallemizden başlayalım. Özellikle son 1 hafta içerisinde, halk oylamasının ardından, TCMB’nin para politikası duruşunu gevşetebileceğine dair düşünceler yüksek sesle dile getirilmeye başlanmıştı. Burada ana gerekçe, sandıktan çıkan sonucun yerel para biriminde değerlenmeye neden olacağı ve bunun da PPK üyelerini mevcuttaki politika duruşunu değiştirmeye sevk edeceğiydi. Ancak, söz konusu yaklaşımda göz ardı edilen nokta, enflasyon görünümündeki bozulmanın 1-2 ay daha devam edebileceği ve sonrasında ise kısmen geri çekilme ile birlikte yüksek seyrini koruyacağı idi. TCMB ise bahse konu düşüncenin ve piyasa işlemcilerinin genelindeki kanının tersine Ocak ayından bu yana uygulamaya koyduğu duruşu bir miktar daha sıkılaştırmaya karar verdi ve Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme faiz oranında beklentimiz dahilinde 50 baz puanlık artışa gitti. Böylece, %12.25’lik yeni seviye ile hem Nisan-Mayıs döneminde olası TÜFE seviyesinin %12’ye yükselmesi halinde gelişmelerin gerisinde kalma durumuna karşın set çekilmiş oldu, hem de kredibilite açısından yapılan tartışmalara şimdilik net bir cevap verildi.

Evet, mevcut politika kompozisyonunun, özellikle de GLP’nin sürdürülebilir olmadığı, kısa vadede TL’deki açığa satış algısını terse çevirmek ve enflasyona geçişkenliği nedeniyle görünümü bozma riskine karşı atılmış bir adım olduğu neredeyse tüm kesimlerce kabul görmüş durumda. Fakat bu aşamada rüzgarın tersine duruş sergilenmemesi, suyun olabildiğince duru kalmasını sağlamak da kayda değer. Bu nedenle, PPK toplantısının olmadığı Mayıs ayı riskini de dikkate alarak, olması gerektiği şekilde adım atan TCMB kararını kısa vadede TL varlıklar için olumlu düşünmek mümkün.

Diğer önemli başlığımız ise küresel etkiye sahip ABD vergi konusu. Kasım 2016’dan bu yana konu yatırımcıların gündeminde. Bir süredir majör endeksler bazında takip ettiğimiz ve içeride de yakından hissettiğimiz hisse senedi rallisinin arkasındaki ana tema; vergi indiriminin ABD büyümesini %3-4 bandına çekeceği, hızlanan ekonominin bütçe açığındaki artış ile birlikte enflasyonu ve paralelinde Fed’in para politikası duruşunu hızlandırması şeklindeydi. Yıl başlangıcında oluşan resim, vergi konusunun yılın ikinci yarısına hatta 2018’e kalabileceğiydi. Hafta ortasında Hazine Bakanı Mnuchin ve ekonomi başdanışmanı Cohn, konu ile ilgili açıklamalarda bulundular. Trump yönetiminin “ABD tarihinin en büyük vergi indirimi” şeklinde lanse ettiği paket, basın sunumu öncesinde kısmen kamuoyuna yansıdığı için etkisi sınırlı kaldı.

Farklı alt başlıkları olmasıyla birlikte genel hatlarıyla kurumlar vergisinin %35’ten %15’e düşürülmesi ve denizaşırı ülkelerdeki yaklaşık 2.6 trilyon dolarlık şirket karlarına tek seferlik vergi uygulamasından oluşmakta. Kısmen beklentinin karşılanması, bir miktar da paketin içi dolu bulunmadığı için piyasa tepkisi ağırlıklı nötr ve dolar pozisyonlarının çözülmesi şeklinde gerçekleşti.

Şimdi gelecek dönemde Kongre’nin Başkan’ın paketine karşı takınacağı tavrı izleyeceğiz. Kabul görmesi halinde ilk etapta 2017’de ekonomiye etkisini görmemiz düşük ihtimal. Tersi durumda ise Fed’in de Haziran ayı FOMC toplantısını “bekle-gör” modunda geçirmesi olası. Bu ihtimalden Mart ayında da bahsetmiştik.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019