İki okur e-maili
Bizim beslenme kaynaklarımızın en önemlilerinden birisi okurlarımızdır. Ülkenin her yönünde yaşanan sorunlar hakkında bilgi edinmemize onların telefonları, e-mailleri ve karşılaştığımızda yüz yüze görüşmelerimiz imkan yaratır. Okur tepkisi bizleri doğru yöne iter. Su üstüne yazmadığımızı, yazdıklarımızla okurlarımızla bir diyalog içine girdiğimizi gösterir. Bugün iki okurumdan gelen farklı içerikli iki e-maili sizinle paylaşmak istiyorum.
Biz yazarları; kitaplar, raporlar, Anadolu gezileri izlediğimiz yayın organları kadar okur telefonları, e-mailleri ve okurlarla yüz yüze konuşmalarımız besler.
Yazdığımız yazılar, ele aldığımız konularla ilgili okur tepkisi almazsak, yazımızı su üzerine boşluğa yazmış gibi oluruz. Okur bizi besler belli konulara yönlendirir.
Bugün iki okurumdan çok farklı konuda bana ulaşmış iki e-maildeki bilgiyi ve sorunu sizlerle paylaşacağım.
SBF Kamu Yönetimi öğrencisi Mücahit Gündoğdu, Sivas'ın Altınyayla ilçesi Başyayla köyüne iki yıl çalışarak kurdukları kütüphaneyi anlatıyor. Türkiye'nin kütüphane fakiri olduğunu bu nedenle yaptıkları çalışmanın duyurulmasının önemli olduğunu vurguluyor. Kendi duyuru imkanlarını yeterli bulmayarak, okuyup önemsedikleri yazarların da duyurmalarına gerek duyduklarını söylüyor. Kitap filan istemiyor. Sanırım o alanda belli bir kitap sayısına kendi gayretleriyle ulaşmışlar.
Ama bir başka talebi var. Kütüphane kurdukları Başyayla köyünde bu yıl 24 Temmuz tarihinde "Farklılıklarımızla birlikte yaşamak" temalı 1. Başyayla Kültür Sanat Festivalini düzenlemişler. Farklı düşünceye sahip fikir adamları ve sanatçıları bu festivale davet ederek "Zor günler geçirdiğimiz son zamanlarda Türkiye'ye 'birlik ve beraberlik' mesajı vermek istiyorlar."
"Topluma hizmetin ancak böyle projeler üreterek ve uygulayarak olacağını düşünüyoruz. Sizden bizim sesimizi duyurmanızı istiyoruz" diyerek isteğini ortaya koyuyor. Ben de duyuruyorum.
İkinci e-maili Murat Kuş göndermiş. Çok önemli bir konuda yeni bir olumsuzluğu dile getiriyor. Türkiye Gümrük Birliği'ne göre malların serbest dolaşım hakkına sahip oldu. Ancak, hem geçiş Avrupa ülkelerinin geçiş belge sınırlamaları hem de TIR şoförlerinin vize problemleri malların serbest dolaşımını engelliyor.
Musa Kuş, Almanya Başkonsolosluğu'nun şoförlere vize vermeyi bırakması üzerine, vize için İtalya'ya yöneldiklerini, o ülke vizelerinde de yeni sorunlar yaşanmaya başladığını belirtiyor. Daha önce Almanya'dan alınan 6 aylık vizelerde schengen ülkelerinde 90 gün kalma sınırı söz konusuyken bu aşıldığında başvurularda geri çevirme söz konusu olmadığını söylüyor. Ancak son 20 gündür İtalyan konsolosluğunun 6 aylık sürede 90 günü aşan şoförlere yeni başvuruda vize vermemeye başladığını açıklıyor. Bu konuyu yansıtmamızı ve ilgili kuruluşlara duyurmamızı istiyor. Buradan duyurmuş olalım.
Ama bununla yetinmedik bir muhabir arkadaşımıza konuyu araştırıp UND gibi kuruluşlardan bilgi alıp haber yapmasını istedim.
Okurlarımız bizim beslenme alanlarımız, bilgi kaynaklarımızın önemli bir ayağıdır. Okurlarımız bizim sorunlara doğru olarak eğilmemize yol gösterirler.Bizde onlardan yararlanarak kendimizi ve bilgimizi yeniler, yaşanan sorunları kaynağından öğreniriz.