İki kutuplu bir Avrupa'ya doğru

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Avrupa Birliği'ni ayakta tutmak en azından bazı ülkeler için parasal birlikten ayrılmayı gerektiriyor. AB ülkelerinin ABD benzeri bir Para Birliği kurması söz konusu değil. Merkel ve Sarkozy'nin birlikte kararlaştırdığı ve İngiltere Başbakanı Cameron'un sesli olarak dile getirdiği çözüm,  parasal birlik üyesi bir ülke eurodan vazgeçse bile AB üyeliğini sürdürmeye devam edebilecek.

Kimsenin büyük bir resesyonu aklından geçirmediği, AB'nin aslında yapısında var olan sorunlarının henüz su yüzüne çıkmadığı yıllarda İngiltere'nin uzun süre para birliği dışında kalamayacağına; ekonomik koşullar uygun olur olmaz sterlingden euroya geçeceğine kesin

gözüyle bakılıyordu. Kimileri için ise ülkenin para birliğine üyeliği tamamıyla siyasi bir karardı. Bu şekilde düşünenler, sterlingin euroyla ikamesinin İngiltere'nin Avrupalı kimliğinin pekişmesine yol açacağı; Para birliğinin dışında kalmanın, geleceğin Avrupası'nda siyasi ve iktisadi açılardan etkinliğini kaybetmesiyle eşanlamlı olduğu görüşündeydiler. 2008 krizi bütün bu düşünceleri alt üst etti. Şimdi İngiltere, parasal birliğin AB'nin önünü tıkadığı; çökmenin eşiğine getirdiğini söylüyor. İngiltere Başbakanı Cameron, 17 üyeli Avrupa Para Birliği'nin 27 üyeli AB'yi esir aldığı; Parasal birliğin ayakta kalması uğruna AB'nin feda edilme noktasına getirildiği düşüncesinde. Geçen hafta İngiliz gazetelerinden The Guardian'da Phillip Blond, bu gerçeğe dikkat çekerek, euronun AB'nin çıkarına olup olmadığının tartışılabileceğini; AB'yi eurodan ayrı düşünmek gerektiğini söylüyordu. Çünkü, euroyu kurtarma ve borç sorununu çözme planlarının başarısızlıkla sonuçlanması ihtimali uzak değil.

***

İngiltere'nin Avrupa Para Birliği'ne katılmasına karşı olanların ortaya koydukları görüşler muhtelif. Kısaca bahsetmek gerekirse; 1) parasal birliklerin geçmişlerinin başarılı olduğu söylenemez. Bu bakımdan, Avrupa Para Birliğinin de başarılı olup olmayacağı şüphelidir. 2)

Avrupa ülkelerinde işgücünün mobilitesi (işgücünün, işsizliğin yüksek olduğu ülkelerden

nispeten daha az olduğu ülkelere doğru yer değiştirmesi) düşük olup, ücretler yeterince esnek değildir. Bundan dolayı, Avrupa Para Birliği'ne üye ülkelerin dış ekonomik şoklarla baş edebilme güçleri zayıftır. 3) Üye ülkeler, ekonomik gelişmenin farklı aşamalarında bulunmaktadırlar. Bu, iktisadi politikalar arasında uyum sorunu yaratmaktadır. 4) Para Birliğine üye olmak, faiz ve döviz politikası üzerindeki otonomiyi kaybetmek demektir. İngiltere'nin euroya geçerek para politikasına ilişkin kararları Avrupa Merkez Bankası'na (ECB) devretmesi, ekonomik çıkarlarıyla uyuşmaz. 5) Para Birliğine üye ülkelerden hiç biri, başlangıçta taahhüt ettikleri şekilde bütçe açıkları ve kamu borçlarıyla ilgili Maastricht antlaşmasında yer alan hükümlere uymamışlardır. Para Birliği'nin dışında kalmakla İngiltere mali politikalar konusundaki bağımsızlığından vazgeçmek zorunda kalmayacaktır. 6) İngiltere, Para Birliği dışında kalsa da geçmişte olduğu gibi gelecekte de dışardan sermaye çekmeye devam edecektir.

***

Parasal birlik denince akla gelenler ABD ve AB. 50 eyaletten oluşan ABD, dünyanın en güçlü ve en uzun süreden beri ayakta kalan parasal birliği. ABD'nin süper güç olmasında bunun etkisi göz ardı edilemez. AB üyesi ülkelerde olduğu gibi, ABD'de de eyalet ekonomilerinin gelişmeleri birbirleriyle uyumlu değildir. Eyaletler arası ekonomik gelişme farklılığı işsizlik rakamlarına da yansımaktadır. Bazı eyaletlerde işsizlik ortalamanın altında seyrederken, bazılarında bunun çok üstüne çıkabiliyor. Ancak insanların aynı dili konuşması, aynı ortak kültüre sahip olması, daha farklı bir ifadeyle Amerikalı olma bilincinin insanlar arasında yerleşik olması, işgücünün akışkanlığını sağlayarak, işsizliğin dengelenmesine yol açmaktadır. İşsiz kalan bir Amerikalı için başka bir eyalete gidip orada yeniden bir hayat kurmak, bir Yunanlının serbest dolaşım hakkı olsa da işsizliğin nispeten düşük olduğu Almanya'ya gidip orada yeni bir hayata başlamasından çok daha kolaydır. Geçenlerde, Wall Street Journal'da çıkan yazısında ABD Merkez Bankası eski başkan yardımcılarından Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Alan Blinder, temel sorunun Avrupa Para Birliği'nin ABD gibi bir devlet olmadığını belirterek, bu soruna işaret ediyordu.

***

Peki, bütün bu olumsuzluklara karşın Avrupa Para Birliği, bunca yıl nasıl oldu da sorun çıkarmadan işleyebildi? Deutsche Bank tarafından yayınlanan bir raporda, bunun önemli bir nedeninin kriz öncesi dönemdeki kredi bolluğu olduğuna, ancak krizle birlikte bu yolun kapandığına dikkat çekiliyor. Rapor, birliğin ekonomik yönden nispeten zayıf ülkelerinin -

Yunanistan, İrlanda, İtalya, İspanya ve Portekiz - rekabet güçlerini iyileştirerek ihracatlarını arttırmak yerine, düşük faizli krediler vasıtasıyla iç talebe dayalı büyüme yolunu tercih etmelerinin yanlış bir politika olduğu görüşüne yer veriyor.

***

Şimdi gidiş iki kutuplu bir AB'ye doğru. Parasal birliğin içinde yer alan birliğin iki güçlü üyesi Almanya ve İngiltere'nin oluşturduğu birinci grup ve bunların karşısında kendi ulusal paralarına dönen, ekonomileri nispeten zayıf İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan'dan oluşan ikinci grup. İlk gruba Avusturya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg'u ikincisine ise İrlanda'yı da katabilirsiniz. Merkel ve Sarkozy'nin parasal birlikten ayrılabilecek ülkelerin AB üyeliğini kaybetmemelerine ilişkin olarak AB antlaşmasında yapmayı düşündükleri değişiklik bu olasılığın düşük olmadığını gösteriyor. Yani, parasal birlik üyesi bir ülke eurodan vazgeçse bile AB üyeliğini sürdürmeye devam edebilecek. Merkel ve Sarkozy'nin birlikte kararlaştırdığı bu çözümü, İngiltere Başbakanı Cameron sesli olarak dile getirdi. Görünen o ki; 2012 küresel ekonomideki gelişmeler açısından epeyi çetin geçecek. Gelişmeleri hep birlikte izleyeceğiz.

AB'yi ayakta tutmak en azından bazı ülkeler için parasal birlikten ayrılmayı gerektiriyor. AB ülkelerinin ABD benzeri bir Para Birliği kurması söz konusu değil.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016