İki kuş, iki taş
İktisat politikası uygulamalarında bir kural var. Gerçekleştirmek istediğiniz her amaç için ayrı bir araç kullanmak gerekir. Kural bu. Daha sadeleştirerek söylersek, ekonomide bir taşla iki kuş vurmak pek mümkün değil. Ne kadar kuş, o kadar taş hesabı yani..
Para politikası uzun süre neredeyse tek amaçlı olarak uygulandı. Merkez Bankası para alanının tek ve en önemli sorunu olarak enflasyonu belirledi. Para politikasını da sadece enflasyon odaklı biçimde tasarladı ve uyguladı. Politika aracı olarak da kendi faiz oranlarını kullandı.
Merkez Bankasının tek amaç, tek araçlı bir para poltikası izlemesi, ekonominin temel fiyatlarından birisini (faiz) sadece enflasyon amacını kollayarak belirlemesi çok eleştirildi. Merkez Bankasının enflasyonun yanısıra büyüme, istihadam vb gibi başka amaçlar da gütmesi gerektiği söylendi. Özellikle ekonominin dış dengesini de kollayacak bir para politikası izlenmesi istendi. Para politikasının bu amaçları bir arada(!) gerçekleştirecek biçimde tasarlanıp uygulanması talep edidi.
Gittikçe baskı haline gelen bu görüşlere Merkez Bankası direndiğini biliyoruz. . Direnişe gerekçe olarak da fiyat istikrarı dışında bir amaç güdülmesi halinde para (faiz) politikasının istikrar hedefinden sapacağı ve etkisizleşeceği öne sürüldü.
Merkez Bankası geçen yılın sonunda direnişine son verdi. Örtük biçimde de olsa, amaçlarını çeşitlendirmeyi kabul etti. Para politikasını ekonomik istikrarın yanısıra finansal istikrarı da gözetecek biçimde tasarlayıp uygulayacağını ilan etti.
Aslında Merkez Bankası son aylarda fevkalade hızlanan sermaye girişinin yarattığı istikrar bozucu etkilerden rahatsız olmaya başladı. Sermaye girişini yavaşlatmak için önce Türk Lirasının getiri cazibesinin azaltılması gerektiğini düşündü. Faiz oranının düşürülmesinin nedeni budur.
Düşen faizin getiri cazibesini azaltacağı, sermaye girişini caydıracağı, sermaye çıkışını özendireceği böylece, döviz arzını daraltarak, ulusal paraya değer kaybettireceği ve cari denge açığını gerileteceği beklenmektedir.
Dikkat edilirse, bu noktaya kadar içeride fiyat artışlarını bastırmak amacıyla kullanılan faiz politikası artık dış fiyatı (döviz kuru) kontrol altına almak amacıyla kullanılacaktır. Şimdiye kadar yüksek tutulmasına özen gösterilen faiz oranının artık düşük tutulacağı anlamına gelir bu.
Düşük faiz yeni politikanın hedefine uygun bir araçtır. Ama bunun istenen sonucu (cari açığı düşürmek) sağlarken bir de istenmeyen yan etki (enflasyon) yaratması olasıdır. Merkez bankası fiyat istikrarı hedefinden vazgeçmişse mesele yoktur. Banka enflasyon kaygısını hala sürdürüyorsa, fiyat istikararını kovalamakta israrlıyım diyorsa hedeflerini ikiye çıkartıyor demektir. Bu durumda araç sayısını da arttırması, buna uygun yeni bir para politkası aleti kullanması gerekecektir.
Merkez Bankası enflasyona karşı kullacağı ikinci politika aletini banka mevduatlarına uyguladığı karşılık oranları olarak belirledi. Yani, Banka kullandığı bir fiyat aracının (faiz) yanına şimdi bir de miktar aracı (karşılık oranı) koydu. Karşılık oranları yükseltilerek kredi hacminin daraltılması ve faiz indiriminin fiyatlar üzerinde yaratacağı yukarı yönlü baskının dengelenmesi hedeflenmektedir.
Anlayacağınız, vurmak istediği kuş sayısını arttıran Merkez Bankası atacağı taş sayısını da arttırmak durumunda kalmıştır.
Attığı taşın ürküttüğü kuşa değeceğini umuyorum.