İki farklı 2024
Adettendir yılın son yazısında geçen yılın bir değerlendirmesi yapılır, gelecek yıla ilişkin de beklentilerden bahsedilir. Yeni yılın gelmesi genel bir iyimserlik havası yaratır. Henüz sekteye uğramamış ve gerçeklerle karşı karşıya gelmemiş hayaller kurulur. Ben o anlamda bu başlangıç dönemlerini çok severim. Kişisel hayatlarda değişimler gerçekleştirmek nispeten kolayken ülkeler ve ülke ekonomileri için benzer şeyleri söylemek çok zor. Bizi de 2024’te Türkiye olarak ekonomik anlamda çok kolay bir yıl beklemiyor. Açıkçası bu yazıda 2023 değerlendirmesi kısmına girmek istemiyorum. Hem geride kaldığı için hem de bir yazıya sığmayacak kadar çok fazla olay yaşandığı için. Özellikle de deprem ve seçimler konularıyla ilgili kitaplar yazılabilir.
Peki 2024’ten ne bekliyoruz. Evet, 2024’te de bir seçimimiz var. Her yıl bir doz seçim almazsak, sandığa gitmezsek bünyemiz istiyor zaten. Neyse ki 31 Mart’ta yerel seçimler için sandığa gideceğiz. Benim şahsi fikrim ülkenin makro konularında bu seçimin 14 Mayıs genel seçimleri kadar etkisinin olmayacağı yönünde. Seçim sonuçlarının da ne şekilde oluşursa oluşsun etkileri sınırlı olacaktır.
Haziran 2023’ten beri farklı bir ekonomi politikası izliyoruz. Bu politikanın geçmişten en temel farkı, “yüksek faiz”. Zaten bir kere faizleri bu derece yükseltiyorsanız başka da çok fazla bir şey yapmaya gerek yok. Üretimden tüketime, yatırımdan kura kadar her şeyi etkileyebiliyorsunuz. Merkez Bankası muhtemelen faizleri 2024’te bir kere daha artıracak ve %45 seviyesinde tepe noktaları görmüş olacağız. 2024 merkez bankası enflasyon beklentisinin de %36 olduğunu hesaba katarsak bu faiz seviyesinin yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Enflasyonun seyri kritik
Alınan bu önlemlerin birçok sebebi var ama en önemlilerinden biri enflasyonu düşürmek. 1 yılda düşürmeyi planladığımız yerin %36 olduğunu ve bunun da dünyanın en yüksek enflasyonlarından biri olduğunu hesaba kattığımızda durumun vahameti daha çok ortaya çıkıyor. Bu noktada sadece bizim yapacaklarımız yeterli olmayacaktır. Dünya fiyatlarının da bize yardım etmelerini bekleyeceğiz. Neyse ki o noktada durum 2022 sonu kadar kötü değil. Enerji fiyatlarında normalleşme, dünya enflasyonunda düşüş lehimize işleyen unsurlar. Zaten kur da yönetildiği için şimdilik kur şoku yeme ihtimalimiz de yok. İşte bu noktada yönetilen kur sisteminin ne zaman bırakılacağı, serbest dalgalanmaya ne zaman geçeceğimiz önemli olacak. Döviz dönüşümlü kur korumalı mevduatın ve ihracat bedellerinin %40’ının merkez bankasına aktığı bir durumda bu mümkün değil. Ancak bu uygulamaların kaldırılmasıyla serbest kur rejimine geçebiliriz. Onun da en azından 2024 ilk yarısında olmasını beklememek gerekir kanımca.
Ücretlerin etkisi
Yılın ilk yarısıyla ikinci yarısındaki en önemli farklardan biri de reel ücretlerde olacaktır. 2024’te memur, emekli maaşlarına ve asgari ücrete bir kere zam yapılacak olması önemli bir karardı. Buna göre ilk yarıda vatandaşın alım gücü bir anda artacakken ikinci yarıda enflasyon karşısında doğal olarak erime yaşanacağından tüketim eğilimlerinde bir değişiklik beklemek doğru olur.
Enflasyonun yıl sonunda %36 olarak gerçekleşmesi için aylık ortalamada %2.60’lık bir enflasyonumuzun olması gerekir. Onun için enflasyona bu yıl aylık olarak bakmakta fayda var. Bahsettiğim rakamın altında kaldığımız sürece işler iyi gidiyor demektir. Bir kerelik zammın hem tüketim üzerindeki hem de işçi maliyetleri üzerindeki enflasyonu aşağı çeken etkisi ikinci yarı itibariyle daha belirgin hale gelecektir.
Böyle bir durumda ikinci yarıda aylık %2’ler seviyesine düşebilirse enflasyon, o zaman faiz indirimlerinden de söz etmeye başlayabiliriz.
Bu anlattığım senaryoların hepsinin içinde hem üretenler hem tüketenler için acı ilaçlar gizli. Uygulanan politikaların istikrarlı bir şekilde sürdürülmesi çok önemli. Uygulanan politikanın doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir. Ama sürekli ray değiştirmenin bedeli her şeyden daha fazla oluyor. 2024 bir nevi toparlanmaya hazırlık, alt yapıyı oluşturma yılı olacak gibi görünür.
Hepinize mutlu yıllar ve huzurlu bir 2024 diliyorum!