İki ekonomik veri yüzde 36.4’ lük kayıt dışılık ve yüzde 10 üzerindeki
SGK’nın kayıt dışılıkla ilgili verileri son beş yılda 1 milyon 800 bin kişilik istihdam yaratılmasına, 2013’te yüksek ücretlilerde denetimin artırılmasına karşın, 2009 yılında yüzde 43.8 olan kayıt dışılığın, 2014'un ağustos ayında da yüzde 36.4’e gerilemiş görülüyor. Bu nedenle Çalışma Bakanlığı yeni önlemleri hayata geçiriyor.
Bu yıl başından bu yana her ay yüzde 9’larda seyreden işsizlik oranı ağustos ayında hem mevsim verilerinden arındırılmış olarak hem de mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış olarak çift haneyi, yüzde 10 seviyesinin üstünü görmüş durumda. Ağustos ayı işsizlik rakamı, mevsim verilerinden arındırılmış olarak binde 3 artışla bir önceki aya göre 10.1 seviyesine ulaşmış durumda. Takvim etkisi ve mevsim etkilerinden arındırılmamış olan işsizlik verisi ise geçen yılın aynı döneminden yüzde 1.1 daha yüksek olarak yüzde 10.4 seviyesine çıkmış durumda.
İş aramaktan vazgeçenleri yüzde 8.9’luk kesimi eklememizle geniş oranlı işsizlik yüzde 19.2 seviyesine ve toplam işsiz sayısı 5 milyon 430 bine ulaşıyor. Mevsim ve takvim verilerinden arındırılmamış genç işsizlik oranı da yüzde 18.9 ile yüzde 20 seviyesine dayanmış durumda.
Bu iki ekonomik veri bizim hem kayıt dışılıkla mücadele konusunda yeterli başarıyı gösteremediğimizi, hem de yıllık yatırımlarımızla iş piyasasına her yıl katılan 800 bin 1 milyon yeni çalışana iş imkanı yaratamadığımızı gösteriyor. Stoktaki kayıtlı işsizleri de azaltamıyoruz. Ayrıca, Suriyeli mültecilere kayıtlı çalışma izni verme kararı aldığımız bu dönemde, bunun da işsizlik istatistiklerimizi olumsuz etkileyeceği görülüyor...
Peki çözüm için ne önerilebilir?
Önce sorunun kaynağına eğilmemiz gerekecektir. Kayıt dışılık için bir yandan kayda girmeden emeğini sunmaya razı ve özellikle “Yeşil kart” gibi imkanlara sahip olduğu için bu hakkı “Saklı” tutarak kayıt dışı çalışmak isteyenlerin bulunduğu unutulmamalıdır. Bir yandan da özellikle küçük işletmelerde çalışan üstündeki kamu yükünü ödemek istemeyen işverenler olduğunu bilerek, bu “alan razı-satan razı” yapının varlığını kabul edip boyutunu saptamalıyız. Bunun ardından KOBİ’leri rahatlatacak, yüklerini azaltacak mikro reform taleplerini hayata geçirmeliyiz. Bunu yaparken, büyük çoğunluğu mikro ölçekli işletmeler olan ve bu nedenle rekabet gücü çok düşük olan KOBİ’lerin işbirliklerini ve birleşmelerini sağlayacak imkan yaratıcı reformlar gündeme getirmeliyiz.
Her tür işletmede istihdamı ve kayıtlı çalışmayı artırıcı girişimleri ödüllendiren düzenlemelerle özendirici bir ortam sağlamalıyız. İşletmeleri sadece istihdam ve üretimlerinden kamuya vergi ve kaynak artırıcı olarak görmeyip, üretim ve istihdam ve kayıtlı emeği artırmalarına bağlı olarak bir ödüllendirme mekanizmasını hayata geçirmeliyiz.
Bazı kuruluşların, bazı sektörlerde “ancak kayıt dışılıkla ayakta kalabilecekleri” yaygın düşüncesini sonlandıracak bir düşünce yapısının toplumda yerleşmesine yardımcı olmalıyız.
Ve bilmeliyiz ki ne bu kayıt dışılık, ne de bu işsizlik oranıyla çağdaş bir ekonomik modele sahip olamayız. Hedeflediğimiz 2023 yolunda gerekli büyümeyi sağlayamadığımız gibi, önemsenen, ”cazip bir ülke hikayesine” ulaşamayız.