İki Cambridge yarışacak

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM [email protected]

Türkiye’de üretilen dijital veri miktarını bilişim araştırma kurumu IDC (EMC’nin mali desteğiyle) geçen yaz ölçtü. Ortaya bu konulara yakın insanların bile zar zor anlayacağı şu rakam çıktı: 

2014’te Türkiye Dijital Evreni, 45 Exabyte. Bu miktarın 2020’ye kadar 284 Exabyte’a çıkacağı tahmin ediliyor. (EMC Digital Universe 2014) 

Karşılaştırma amacıyla: Almanya’nın evreni 2014’te zaten 230 Exabyte. 2020’ye kadar 1,100 Exabyte’a çıkacak... Hindistan’ınki 2014’te 326 Exabyte ve 2020’de 2.800 Exabyte’a çıkacak. Japonya’nınki 495’ten 2.200 Exabyte’a çıkacak. (Exabyte: 18 sıfırlı bir rakam) 
Türkiye, dijital veri üretmede cılız ama yine de bir üretim var. Acaba bu üretimin ne kadarı siber saldırılara karşı korunaklı? EMC’nin analizine göre bizim dijital evrenin yüzde 50’si korunmayan ve risk altındaki verilerden oluşuyormuş. Geçen yıl İstanbul’da yapılan bir uluslararası siber güvenlik toplantısındaki bir sunuma göre, Türkiye bilişim güvenliği sorunu yaşayan 27 ülke içinde 12’inci sırada. Virüs bulaşan internet kullanıcıları bakımından 7’inci sırada. Siber saldırılara kaynaklık eden ülkeler arasında ise 3’üncü sırada! 

Savaşların hâlâ 20. yy yöntemleriyle ama daha sofistike silahlarla yapılmasına karşılık, siber savaşlarda top tüfek asker yok: Masa başında ekran önünde oturan-çoğu genç-bilişimciler karşı tarafın kodlarını “kırmaya” çalışıyor. Bu yeni tür savaş biçiminden, ancak Kuzey Kore- Sony gibi küresel boyuttaki bir olayla haberimiz oluyor. Oysa bu savaşlar 7/24 sessiz sedasız sürüyor. Ve gün geçmiyor ki Türkiye’de bir siber güvenlik zaafı, haber olmasın... 

Dünyaya, dünyanın verisini üreten en ileri bilgi toplumu devletleri, bu sorundan en etkilenenlerin en başında. Geçen hafta ABD ve İngiltere yönetimleri ortak bir açıklama yaptı: İngiliz Cambridge ve Amerikan MIT üniversiteleri bilişim öğrencileri, 2015 sonbaharında bir kaç gün sürecek bir hackathon yarışmasına katılacaklar. (Hackathon: Her türlü veriyi kullanarak hasmının yazılımını bozmak veya tam tersine mevcut yazılımı daha güvenli ve verimli hale getirmek için yenilikçi işlemleri bir maraton yarışmasıyla yapmak.) 

“İki Cambridge”den maksat şu: İngiliz Cambridge üniversitesi, Londra’nın 60 km kadar kuzeydoğusunda küçük, sevimli, biblo gibi bir şehirde tarihi binalara dağıtıktır. MIT ise Boston’un ortasından geçen Charles Nehri’nin karşı kıyısındaki Cambridge semtinde Harvard’la komşu. 

Siber güvenlik için yeni arayışlara, yenilikçi çözümlere ihtiyaç hep artıyor. ABD’de devlet-sanayi- sivil toplum-özel sektör bu konuda hiyeraşi veya bürokrasi batağına saplanmadan, bütün bilgisini, parasını, becerisini ortaya koymaya alışkın. Bu, büyük bir nimet. Çünkü örneğin, karşılıksız doktora ve sonrası burslarıyla ünlü Fulbright, sırf siber güvenlikte Ar-Ge için 6 aylık yeni burslar oluşturdu. 

Ayrıca, bilişim zenginleri de vakıfl arı aracılığıyla yardım sırasında: 1939’da daha ortalıkta Silikon Vadisi yokken, orada ilk bilişim şirketini David Packard’la kuran William Hewlett’in vakfı, MIT’in siber güvenlik programına 15 milyon dolar hibe etti. Ayrıca, MIT-Stanford-Berkeley (San Fransisco) üniversitelerinin bu konudaki ortak Ar-Ge programına da 45 milyon dolar verdi. 

Biz 2014 bitti, 2015’in ilk ayı da geçti, ama hâlâ yayınlanmayan 2014-18 Bilgi Toplumu Stratejisi’nin taslağında (s.138) diyor ki: “Siber suçla mücadelede kurumlar arası koordinasyonu güçlendirmeyi amaçlayan Ulusal Siber Suç Stratejisi hazırlanacak.” Bu iş için verilen tarih 2014-16. Gecikiyoruz. Halen 2.5 milyon Şeylerin İnterneti (IoT/m2m) abone sayımız var. Sayı arttıkça, siber güvenlik ihtiyacımız katlanacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019