İki ağızlı keskin kart!

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

Bıçak desek, metafor tam yerine oturmayacak. Bıçağın "sırtı" kalın, "ağzı" keskin. Tek tarafıyla keser, doğrar! Ayrıca, para niyetine kullanılmaz. Kredi kartının "sırtı" da, "ağzı" da keskin. Para yerine geçer. Alternatif ödeme aracıdır. Dikkatli kullanmayanın cüzdanını "ince kıyım" doğrar!

 İlk, tek ve en sağlam ölçüdür: Kredi kartına sahipsen elini "cüzdanına" göre uzatacaksın! Kartı icat edenlerin, aslında iyi de edenlerin kurduğu denklem, bunu gerektirir: Krediyi açan, alacağını zamanında ve eksiksiz ister; haklıdır. Krediyi kullanan borcunu zamanında, eksiksiz ödemelidir; yükümlüdür.

Ki, denklemin dengesi bozulmasın. Krediyi açan hesabını şaşırmasın. Ekonominin "finans damarları" tıkanmasın. Artık, insan kavramından tüketici, müşteri kavramına "çağ atlatılan" kredi kartı kullanıcısı da cüzdanı boşken bile her türlü ihtiyacını anında karşılayabilsin.

Hayatın denklemi

Kredi kartını icat edenler böyle kurmuş olsalar da bu denklem insanın, bireyin, vatandaşların, ülkelerin, ekonomilerin ve de hayatın gerçeklerini her zaman, her durumda taşımaz: Hele hele başta bankalar olmak üzere kredi kurumlarının "sokağa" düşürdüğü kart pazarlaması, bu denklemin "matematik dengesini" darmadağın etmişken…

 Türkiye'de ciddi bir kredi kartı sorunu oluştuysa, ilk sebebi bu. İkincisi, kredi kartı denilen ödeme aracının gelir dağılımı berbat, ücret düzeyi düşük, yoksullaşma hızı yüksek; ekonomi politikaları ve ekonomik sistemi genel refaha değil "özel" zenginleşmeye, zenginleştirmeye "ayarlı" Türkiye'de günlük "asgari geçinme" aracına dönüşmesi.

 Kimler için? Geneli asgari ücret, birazı asgarinin az üstünde ücret, çok azı "eh işte ücret"le tüm hayatını "finanse etmeye" çalışan; ekonomi ve toplum coğrafyasının "varoşlarında" ikamete mecbur kesimleri için.

Geçinme aracı

Siz hiç "asgari ücretle" çalışan ama cebinde kazancının dört katı, beş katı, altı katı kredi destekli iki, üç, dört kart taşıyan ve kullanan; tabii borcu "boyunu" aştığı için boğulan kimseye rastladınız mı? Belki, evet! Ben, rastlamak ne kelime, bildiklerimi saysam, kimi "akılları" şaşırtabilirim.

 Ve, siz "sırf" evet "sırf" kendisinin, ailesinin, çoluk çocuğunun "günlük geçimini" bir o bankanın, bir bu bankanın, bir şu bankanın kredi kartından dolaştıra dolaştıra sağlayayım derken, borçları "boyunu" aştığı için umutsuzluğun "dibine" yuvarlanan "asgari" işçinin, memurun, çiftçinin, esnafın; hattâ küçük boy, belki orta boy sanayicinin halinden haberdar mısınız?

 Hepimiz bunlardan haberdarızdır. Haberdar olduğumuzu varsayabiliriz. Ya da, bu kesimin dışındayızdır; bu kesimin bu sorununa "bizim" olmadığı için ilgi duymuyoruzdur. Hepsi mümkün. Belki de doğal.

Sistemin de sorunu

Ama doğal olmayan şu: Türkiye'de saydığım nedenlerle zaten ciddi; üstelik artık küresellikten filân çıkıp "bizimleşen" ekonomik krizin kütlesen işsizleştirme, kütlesel "ücretsizleştirme", kütlesel yoksullaştırma baskısı altında çok daha ciddileşen bir kredi kartları sorunu var.

 Hem o kadar ki, bu sorun sadece bankaların, diğer ilgili kredi kurumlarının artık "ahlâki normları" da zorlayan kart kullandırma ve pazarlamasına büyük ölçüde "yaşam çaresizliğiyle" sarılanların değil. Bizzat kredi kurumlarının; tabii mali sistemin de ciddi sorunu. Ciddiyet katsayısı gittikçe artan bir sorunu…

 Peki, ne yapılıyor? Ne yapması gerekenler sorunu nasıl algılıyor? Algılayabiliyorlar mı? Lâfı fazla uzatmayayım. Hükümet bu soruna tamamen duyarsız görünüyor. Bankacılık sistemi de farklı değil. Tek tek veya Türkiye Bankalar Birliği düzeyinde kurumsal herhangi bir ilgi ve çalışmaya rastlanmıyor.

Saptayabildiğimiz tek ilgi Meclis'te temsil edilen üç siyasi partiden; CHP, MHP ve DTP'den geliyor. Meclis Başkanlığı'na sunulmuş beş ayrı yasa teklifi bekliyor. Neyi bekliyor?

Hükümetin ilgisini, AKP Meclis Grubu'nu harekete geçirmesini ve şimdilik 1 milyon 500 bini yasal takipte;1 milyon 276'sı Merkez Bankası'nın "kara listesinde"yazılı kart veya diğer bireysel kredi borçlularının sorunlarını ve kredi kurumlarını dengeli rahatlatacak bir yasal çözümün yolunu açmasını bekliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013