İİTİ Akademesi'nde yangın sonrası

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ne (İİTİ) öğretim üye yardımcısı olduğumda 35 yaşındaydım. Öğretmenlik, gazetecilik ESO'daki çalışmalarımdaki birikimle gelmiştim.

Prof.Dr. Orhan Oğuz 'un Eskişehir Sanayi Odası'nda Başkan Mümtaz Zeytinoğlu ile görüşme yapacağını, benim de hazır bulunmam gerektiği söylendi. Yaşamımın ilginç ayrıntılarından biri olan o günü başka bir yerde mutlaka anlatmak isterim.

Akademinin Sultanahmet'teki tarihi binası talihsiz bir yangın geçirmiş, okul Aksaray'dan Dolapdere'ye dağınık yerlerde eğitim-öğretimini sürdürme zorunda kalmıştı.

O dönemde okulun yeniden ayağa kaldırılmasında hakları ve emeklerinin unutulmamasını istediğim birkaç arkadaştan söz etmek isityorum:Prof. Muhterem Öcal, Tuğrul Savaş, Suat Yavuz, Necdet Tekin ve Nail Berzek.

Muhterem Öcal, çok öncelerden İstanbul Büyük Nazım Plan Bürosu'nda Kutlu Güzelsu ile ilişki kurmuştu. Sültanahmet'teki tek binaya sıkışıp kalmaktan kurtulmak için bir kampus alanına kavuşturmaya gönül vermişti.

Halkalı Ziraat Okulu'nun Küçük Çekmece Gölü'ne doğru tatlı bir eğimle inen topraklardan bin 200 dönümlük bir alan üzerine anlaştık. Bu alanın tahsisi için Tuğrul Savaş'la birlikte görev aldık. Tuğrul Savaş'ın babası, Prof.Dr. Vural Savaş'ın ağabeyi Kemal Savaş, Milli Emlak Genel Müdürü idi. Biz Ankara'da karargah kurduk. Milli Emlak Genel Müdür Yardımcısı Yaşar Asyalı'nın olağanüstü desteği ile bir haftada yazışmaları bitirerek arazinin "tahsisini" alıp döndük.

Telefon büyük sorundu

Prf.Dr. Orhan Oğuz'un her zaman "güvene" dayalı önderliği, adlarını saydığım arkadaşların büyük desteği ile sağlanan arazide bir kampus oluşsaydı, bizler için güzel başarılarından biri olurdu. Hizmetin bütünlüğü nerede aksadı, kimler sorumlu, neden sonuç alınamadı sorularının yanıtı ile ilgili ayrıntı bilgim yok; kimseye haksızlık etmek istemem. Ama o yerin kullanılamamış olmasına her zaman üzülmüşümdür.

Suat Yavuz'un katkılarından da söz etmeliyim.

Suat Yavuz PTT Müfettişliğinden ayrılarak ekonomi kürsüsünde asistan olmuştu. O nedenle bütün telefon sorunlarını çözerdi. Şimdi herkes için "çok basit" gibi gelen telefon işinin, o dönemdeki koşullarını bilenler, hizmetin anlamını daha iyi bileceklerdir.

Necdet Tekin bize yürekten destek veren; Devlet Malzeme Ofisi'nden Belediye'ye kadar işlerin izlenmesinde gönüllü yardım koyan; güven veren arkadaşımızdı. Nail Berzek'in de zaman zaman bizi yüreklendiren asistanlar arasında sayılması gerekiyor.

Bakırköy'de Kültür Koleji'nin binalarının kiralanması, odaların yapımı, DMO'sinden masa, sandalye ve dolapların satın alınması, herkesin altına birer koltuk, çalışabileceği birer oda ve masa verilmesi bugünün koşullarında çok basit bir iş olabilir; ama o günleri yaşayanlar, onların ne anlama geldiğini daha derinliğine değerlendirecektir.

Her zaman saygıyla andığım, saygıya dayalı ilişkileri sürdürdüğüm Prof.Dr. Orhan Oğuz geçenlerde karşılaştığımızda, "…Anadolu Üniversitesi'nin ve Marmara Üniversitesi kampus yerinin alınması, sonraki gelişmeler ve kuruluş temellerindeki emeğimizi biliyorsun. Başkaları anılarında yanlış bir şeyler yazar, bizim emeğimizi önemsemezse, sana vasiyetimdir; doğruları yazmalısın" dedi.

Anılarda ben-merkezcilik hatadır

Eğer bir "haksızlık" görürsem, mutlaka üstüne giderim. Hiçbirimiz anılarımızı yazarken, ekibin içinde yer alanların küçük ya da büyük emekleri görmezlikten gelmemeliyiz…

Biz 1978-1982 yılları arasında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nin yeniden toparlanması için önemli katkılar yaptık. O günleri bilenlerin büyük çoğunluğu hayatta, gelişmelerin birebir tanıkları. Yazdıklarımızda eksiklik olursa, mutlaka açıklamalılar, biz de burada onları kamuoyuna duyurmalıyız; tarihe kısa bir not düşmeliyiz.

Bir kuruluşun "kurum" olmasının ilk adımı "vefa duygusu"dur. Kurumların geçmişinde katkı yapanları unutarak, es geçerek kendini öne çıkaranlar "muteber adam" olabilirler ama, asla "muhterem insan" olamazlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar