İhtiyaç mı, statü sembolü mü?
Söze rakamlardan başlayalım sonra da bu rakamların değerlendirmesini kendimize göre yaparız. SUV segmenti ya da anlaşılır bir dille aktarmak gerekirse şehir içinde de kullanılabilen
arazi araçlarının oluşturduğu sınıfın toplam pazardan aldığı pay her geçen gün büyüyor.
Yapılan tahminler bu araçların iki yıl içinde toplam pazardan yüzde 10 pay alacağını söylüyor.
ABD Ordusu’nun ihtiyacı için yaklaşık 60 yıl önce ilk kez üretilen ve daha sonra Japonların yollara başarıyla uyarladığı bu araçlar bir dönem zengin tüketicilerin statü sembolü olarak kullandıkları
otomobiller olmuştu.
Zira gerek kasalarının ağırlığı gerekse üzerlerindeki sistemlerden kaynaklanan zorunluluklara, oluşturulmuş lüks algısının da eklenmesiyle bu araçların fiyatları sadece Türkiye gibi verginin inanılmaz boyutlarda olduğu ülkelerde değil, tüm dünyada ulaşılabilir düzeyin çok üzerindeydi.
Bu yüksek motorların çevreve verdikleri zarar, artan araç trafiği içinde özellikle şehir için kullanımında gelen zorluklar zamanla üreticileri bu otomobillerde değişiklik yapmaya itti.
Aslında bu değişiklik bir anlamda zorunlu oldu. Bir yanda artan yakıt fiyatları bir yanda ise bu araçlara yönelik yükselen tepkiler SUV’ların imajını lekelemeye başlamıştı. Paris ve Londra’da söz konusu araçların şehre girişini kısıtlamak için ekstra ücretler konmuştu.
Bugün gelinen noktada ise üreticile yaptıkları ortaklıklarla yakaladıkları sinerji sayesinde motor alanında önemli geliştirmeler yapmayı başardılar.
Karoseri alanında yaratılan ve araç toplam ağırlıklarını azaltan yeni icat/gelişmelerin de desteği ile küçük hacimli motorlar bu araçların yolda yürümesine yetmeye başladı.
Aslında, bakıldığında bu otomobil irilerinin her ne kadar arazi kabiliyetleri olsa da tüketici ağzıyla “200 bin liralık cipini” kimse çamura sokmak istemiyordu.
Bu durumun da etkisiyle eskiden olmazsa olmaz sayıyan arazi kabiliyetleri yerini konforlu sürüşe imkan tanıyan 4X2 modellerine bıraktı.
Artan benzin fiyatları, bu benzin oburlarının giderek dizele dönmelerine neden oldu.
Tüm bu şartlar bugün belirli bir zümrenin aracı olarak bilinen SUV’ların ulaşılabilir araçlara dönüşmesine yol açtı.
Tüketicilerden gelen bu talep doğrultusunda Dacia’dan Porsche’ye, Daihatsu’dan BMW’ye kadar hemen hemen tüm markalar bir SUV aracını pazara sundu. Bugün sektörde 70’in üzerinde SUV satılıyor. Hatta, operasyonel kiralama şirketlerinde bile SUV’lara rastlanabiliyor.
Bu araçların fiyatları ise yaklaşık 20 bin dolardan, 250 bin dolara kadar değişiyor. Bu yıl toplamda 30 bin düzeyinde SUV satılacak. Önümüzdeki dönemde ise bu rakam daha da yukarı çıkacak.
SUV pazarının önündeki en büyük engel ise artan şehir trafiğindeki park sorunu olarak dikkat çekiyor. Yukarıda da örneğini verdiğim gibi bazı şehir belediyeleri bu araçların merkezlere girişlerini engellemek üzere adımlar atarken, bazı ülkelerde ise bu otomobillerin kullanımını caydırıcı vergi önlemleri alınıyor.
SUV’ların geleceği konusunda farklı yorumlar yapılsa da bu araçların giderek daha az off-road amacıyla kullanılacağı konusunda herkes birleşiyor.