İhracatta yeni pazarlara giremiyoruz

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Yediden yetmişe hepimiz ihracat diyoruz. Hükümetimiz öncelik ihracat diyor. Devlet desteklerinde öncelik hep ihracatın.

Dış ticaret demiyoruz, sadece ihracat diyoruz. Kesenin ağzını açıp, en çok ihracatçıları destekliyoruz. Doğru da yapıyoruz, ama ihracatta bir türlü istediğimiz seviyeye ulaşamıyoruz. Çıtayı küçük küçük adımlarla yukarı çıkartsak da, tam manasıyla bir sıçrama elde edemiyoruz. Belki de asıl büyük resmi kaçırıyoruz. Yine negatif başladım belki ama, eksiklerimizi konuşmadığımız taktirde başarının gelmeyeceği tezim yine geçerli.

Amaç da zaten iyiyi ve doğruyu bulmak. Peki acaba neden olmuyor, gelin anlayalım. Yaz döneminde turizm geliri ile elde edilen döviz girdisi de olmasına rağmen, cari açıkta lehte bir gelişme olmadığına şahit oluyoruz. Dış ticaret açığı ise geçen yılın aynı ayına göre 11 milyar dolar daha yukarıda. Demek ki bir yerlerde hata yapıyoruz demek, işte tam da burada bir erdem haline dönüşüyor.

Aksi durumda, tıpkı Albert Einstein’ın dediği gibi aynı yollardan giderek farklı sonuçları beklemeyi sürdüreceğiz. Temmuz ayını kendi içinde değerlendirdiğimizde önceki Temmuz’lara göre iyi bir ayı geride bırakmışız gibi gözükse de beklentinin bundan daha iyi olması gerektiğini söyleyebilirim. Nisan ayı ihracatımız 19 milyar 315 milyon dolar iken, Mayıs’ta bu rakam 21 milyar 651 milyon dolara yükselmiş. Haziran ayında 20 milyar 901 milyon dolar ile bir parça rakamın düştüğüne tanık olduk.

En yüksek Temmuz ayı rakamımız ise 20 milyar 93 milyon dolar olurken, aslında bir önceki aya göre düşüş olduğu görülüyor. Eh yaz aylarında Avrupa büyük ölçüde tatilde olduğu için çok da beklenmedik bir durum değil elbet. Gelelim asıl sıçramayı neden bir türlü yapamadığımız konusuna. Biz dış ticaret açığında lehte iyileşmenin olmamasının ana nedenini hep, hammaddede ithal ürüne bağımlılık olarak gördük ve çözümü de ithalatı zorlaştırmakta ve kısıtlamada aradık. Oysaki üretimde dışa bağımlı olduğumuz yadsınamaz bir gerçek ve bugünden yarına bu gerçeği de değiştiremeyiz.

O halde bu değişkende kısa vadede oynayamıyor isek, tek yapılması gereken satışlarda, yani ihracatımızda yolu değiştirmek. İhracatımızı nasıl çeşitlendiririz, daha karlı hale nasıl getiririz, en önemlisi de yeni pazarlara nasıl daha fazla ulaşabilir ve mal satabilir hale gelebiliriz; asıl farkı yaratabileceğimiz hususlar işte burada gizli.

Özellikle pazarlarımızı farklılaştıramadığımız ve yeni pazarlar bulamadığımız için beklediğimiz oranda bir sıçrama elde edemediğimiz gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız. Örneğin Temmuz ayında en fazla ihracat yaptığımız ülkeler sırasıyla; Almanya, İtalya ve ABD olurken, 20 milyar dolarlık ihracatımızın 8,6 milyar doları 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği’ne gerçekleşmiş. Onu 3,4 milyar dolar ile Yakın ve Ortadoğu Ülkeleri, 3 milyar dolar ile Diğer Avrupa Ülkeleri takip etmiş.

Yani bir sürpriz olmaksızın aynı bölgelere ve rutini bozmadan, mevcut fiyat politikaları ile ihracat yapmaya devam etmişiz. Otomotiv gibi, hazır giyim gibi yüksek cirolu sektörlerde daha ziyade üretici rolünde olduğumuzu ve ihracatımızı karlı hale getiremediğimizi bir kez daha kendimize tekrarlayalım. Yeni pazarlara girme konusunda sistemlerimizi daha fazla oturtmaya, markalaşmaya yatırım yapmamıza, maliyetleri aşağı çekecek yöntemlere ve finansmana erişimi kolay ve borçlanmayı ucuz hale getirmeye fazlasıyla ihtiyacımız bulunmakta.

Eximbank kredilerinin biraz daha dinamizm kazanması ve tabana yayılması da gerekliliklerden birisi. Her ne kadar yazımın başında ihracatçı her tür desteği alıyor desem de, son dönemdeki kur politikalarındaki belirsizlik ve gelen dövizin yüzde 40’ını Türk Lirası’na çevirme zorunluluğu gibi hususlar, ihracatçılara zarar vermiş durumda. Bizdeki etkenler kadar batıdaki daralma da sıçramaya engel bir durum teşkil ediyor.

Özellikle Avrupa ülkelerinde her ne kadar tam adı resesyon olmasa da, bir daralmanın varlığından söz edilebilir. Kısmen de olsa bir durağanlık, hazır giyim başta olmak üzere, bazı sektörlerimizde düşüşlere neden oluyor. Şu an odaklanmamız gereken hususların; markalaşmaya da ağırlık vererek, kesinlikle yeni pazarlara girmek olduğunu, hatta başka alternatifin pek de olamayacağını belirterek hem toparlamış, hem de noktalamış olayım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar