İhracat’ta yeni dünya
İhracatta son 20 yılda, nerelerden nerelere geldiğimiz; gerek rakamlara baktığımızda, gerekse gelişen sektörleri incelediğimizde, aleni olarak karşımıza çıkmakta. Örneğin Cumhuriyet’imizin kurulduğu yıl olan 1923’deki ihracat rakamımız 50 milyon dolar iken, bu rakam ilk kez 1973 yılında 1 milyar dolar bandını aşmayı başarabildi. 1983 yılı sonrası hızlanan ihracatımız 1987’de 10 milyar doları bulurken, 2000 yılına geldiğimizde 28 milyar dolara yaklaştı. 2007 yılında 107 milyar ile ilk kez 100 milyar sınırını aşmayı başarırken, 2015 yılını 143 milyar dolar ile kapattı. Ancak 2016 yılının yaklaşık 14 milyar dolar gerisinde kaldığımızı da hatırlamadan geçemeyiz elbette.
Son 50 yılda yaklaşık 300 kat artan ihracatımız, muhtemelen önümüzdeki 50 yılda bu oranda artamayacak, zira neredeyse sıfır noktasından başlayan bir süreçte gelinen nokta son derece önemli, ulaşılan rakam mutluluk verici; fakat belirttiğim gibi, bu denli yüksek oranda bir artışı yaşayabilmek elbette ki kolay değil; ancak önemli oranda artış beklemek, bunu hedeflemek hiç de hayal değil ve olmamalı. Bugün ihracatımızın dominosu olan sektörler hangileri diye baktığımızda ilk sırada otomotiv ve otomotiv endüstrisini görmekteyiz. Ardından tekstil, onun ardından da elektrik-elektronik ve çelik gibi sektörler gelmekte. En çok ihracat yaptığımız bölge ise, halen Avrupa ülkeleri. Son derece değişken ve farklı ürünleri ihraç edebilir olmamız memnuniyet verici.
Son dönemde, özellikle Ortadoğu ülkeleri ve Afrika ülkelerine yönelik ihracat girişimlerimizin yükseldiğini görebiliyoruz. Ancak, bu konuda çok daha hızlı yol alabileceğimizi, en azından almamız gerektiğine işaret etmek gerekir. Neden yeterli hızı sağlayamıyoruz diye baktığımızda; bugün özellikle o bölge için büyük önem arz eden bana göre büyük bir fuarı andıran Dubai gibi, Shangai gibi, Singapur gibi noktalarda yeterince bulunmayışımızın da bir etken olduğuna işaret etmek ve dikkatleri buraya çekmek istiyorum. Özellikle Dubai, tümüyle bir Serbest Bölge alanı olarak, dev alıcıların irtibat ve buluşma noktaları olarak çok fazla önem arz etmekte. Her zaman söylediğim Türk firmalarının daha fazla markalaşmaya önem vermesi, katma değerli ürünler üretebilmesi elbette önemli; ancak alıcıya yakın noktalarda irtibat noktaları oluşturmak, buralarda bulunmak en az bu hususlar kadar önemli. Yine Rusya ile ilişkilerin de düzene girmesi ihracatımız açısından umut verici.
Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri gibi önemli bir hedef ülke konusunda da yeterli eforu harcamadığımızı ve böylesine önemli bir fırsatı yeterince kullanamadığımızı yine her fırsatta dile getiriyorum. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Genel Sekreteri Dr. Bader Arslan “Türkiye'nin Amerika'ya ihracatının 8,5 milyar dolar seviyesinde bulunduğunu, bunun toplam ihracatın yüzde 6'sına denk geldiğini belirterek, "Dünyanın en büyük pazarının bizim ihracatımızdaki payı yüzde 6'lar seviyesinde. Burada bir dengesizlik var derken, yaptığı açıklamada, yaklaşık 2 trilyon dolarla Amerika'nın dünyanın en büyük ithalatçı ülkesi olduğunu ifade etti. Bu da böylesine önemli bir pazarı ıskaladığımızı net bir şekilde ortaya koymakta.
İhracat her ülke için önemli; ülkemiz için bir kat daha fazla önemli. Pazar hiçbir zaman bitmedi, bitmez; bilakis her geçen gün yeni pazarlar ortaya çıkmakta. Bize düşen bu pazarları ve yeni dünyayı ıskalamamak.