İhracatta frene basmayalım
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre, ihracatımızdaki azalma devam ediyor. İthalatta da azalma var amma ihracat fark atarak azalıyor.
İhracat 2015 yılı Temmuz ayında, 2014 yılının aynı ayına göre %16.2 azalarak 11 milyar 181 milyon dolar, ithalat %8.7 azalarak 18 milyar 209 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Doğal bir sonuç olarak da ihracatın ithalatı karşılama oranı Temmuz 2014'te %66.9 iken, Temmuz 2015'te %61.4’e düşmüş.
Geçtiğimiz günlerde de sohbetimizde ifade ettiğimiz gibi, buna pek çok neden bulunabilir ve hatta bahaneler yaratılabilir. Ancak ata sözünün anlattığı gibi “İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım.” Bu konuda ileri sürülen ve kendimizi inandırmaya çalıştığımız nedenlere, uluslararası ticaret hareketlerinin penceresinden bakmaya çalışırsak, biraz farklı bir görünüm sergilendiği ortaya çıkmakta.
Hollanda Ekonomik Politikalar Analiz Bürosu (www.cpb.nl) tarafından yayınlanan, Dünya Ticaret Hareketleri analizine baktığımızda, dünya ticaretinde bir hareketlenme var. 2015 yılının birinci çeyreğindeki %1.5 olan azalma yerini %0.5 bir azalmaya bırakmış. Bu da bize ticaretin artma eğiliminde olduğunu gösteriyor da neden bizde ihracat farklı hızla azalmaya devam ediyor?
Çevre ülkelerdeki rahatsızlıklar büyük etken amma Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından yapılan İhracatçı Eğilim Anketi sonuçları ihracatçılarımızın, yeni pazarlara açılma konusunda hareketlilik gösterdiklerini ortaya koyuyor. Geriye kalıyor iki etken. Bir tanesi siyasi ortamda görülen ve had safhaya varmış olan belirsizlikler. Burada tekrarlamak istediğimiz bir görüşümüz var ki o da ikincisi. Haziran ayının sonlarına doğru yayınlanan sohbetimizdeki ifadelerimizi burada tekrarlayacağız.
“Her zaman vurguladığımız gibi, küresel ticaretin oyucularından olan ithalatçıların, kendisine çok fazla kur yapılan güzel hanımlar gibi olduğunu ve bizi asla beklemeyeceklerini tekrar belirtmek isterim. Biz içeride kontrol edemeyeceğimiz olayların gelişmelerini izlerken, yurt dışı alıcıları kim koluna takıp götürmüş, onun farkına bile varamayız. Sözün özü şu ki yeni gelecek siyasetten etkilenecek kadar büyük ve ihracata yönelik yatırımlar hariç, gelin varın biz işimize bakalım da alım için elini cebine atmış ithalatçıları başkalarına kaptırmayalım.”
Üçüncü etken de bizim davranış biçimimiz. Hatırımızda tutmamız gereken en önemli gerçek yurt dışında, bizim siyasetimiz ve siyasetçilerimizin davranışlarıyla pek de ilgilenilmediğidir. Zira onlar ithal edecekleri ürünlerin, kalite ve fiyat uygunluğuna, teslim sürelerinin beklentilerini karşılayıp karşılamadığına bakacaklardır.
Bizler, bu siyaset ve siyasetçiler yüzünden pes ederek işletmelerimizi kapatıp terk-i sanat eylemeyeceğimize göre çalışmaya devam edeceğiz. Eğer hal böyle ise içerideki çalkantılı pazar yerine, bize daha dengeli fırsatlar sağlayabilecek ihracat pazarlarında yapabileceğimiz hareketler için neden gecikelim, neden durup dururken ihracat arabasında frene basalım?
Atalarımız ne demiş “Atı alan Üsküdarı geçer.”
Biz geride kalırsak bize düşen de nal toplamak olsa gerek.