"İhracatın kıymeti nihayet anlaşıldı.."

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI [email protected]

Geçen hafta İstanbul'da Maliye ve Hazine Bakanı ile Ticaret Bakanını ev sahibi sıfatıyla ağırlayan TİM Başkanı İsmail Gülle, son aylarda adından en çok söz ettiren kanaat lideri. Ekonominin yavaşladığı bir dönemde ihracatın hız kesmeden devam etmesi kolay bir iş değil. İhracatın kanaat lideri olmak hem gurur hem de büyük bir sorumluluk.

Her iki Bakanın da hazır bulunduğu toplantıda, ihracatçılar sadece gümrük ya da vergi konularını sormadılar. İhracatın finansmanına yardımcı olan bankaların güçlü sermayelere kavuşmaları için talepte bulundular. EXIMBANK'ın sermayesinin güçlendirilmesi gibi, ihracatçılara finansman gücü sağlayan kamu bankalarının da sermayelerinin güçlendirilmesi için talepte bulunan TİM üyelerinin önemli bir talebi daha vardı: "Döviz kazandırıcı faaliyetlerin tarifinin genişletilmesi." Başta eğitim sektörü olmak üzere, birçok sektörün döviz kazandırıcı faaliyetlerde bulunduğu, hatta net döviz girdisi sağladığı biliniyor.

Bu sektörlerin faaliyetlerine de "ihracatçı" gibi yaklaşılması için mevzuat değişikliği yapmak gerekiyor. Açıkçası 2019 yılı gibi kaynakların mutlaka değere çevrilmesi gereken bir yılda, söz konusu talebin acilen hayata geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Katma değer yaratmayan, çok düşük kilogram değerli ürünlerle rekabet etmeye çalışan sektörlere kaynak akıtmaya artık devam etmemek gerekiyor. Eğer kaynaklar kıtsa, akılcı davranışlar sergilemek gerekiyor.

"Nerede bu Sanayi Envanteri ?..."

Teşvikler de bir nevi kaynak aktarımı olduğu için, Maliye ve Hazine Bakanı ile Ticaret Bakanından yepyeni bir düzenleme talep edildiğini tahmin ediyorum. Herşeyden önce teşvik, "asimetrik" bir büyüme yaklaşımıdır. Yani, sektörlerin arasından gelecek vaat edenleri seçilir ve teşvikler bu şekilde tasarlanır. Herkese teşvik vermek, aslına kimseye teşvik vermemek demektir. Bu sebeple bugüne kadar zararlı yan etkiler yaratan "bölgesel teşvik politikası" yerine, konusuna ve sektörüne göre teşvik politikasına geçiş yapılması gerekir diye düşünüyorum. TİM üyelerinin de bu kanaatte olduklarını düşünüyorum.

Bugüne kadarki teşvik ya da korumacılık önlemleriyle ilgili ekonomik etki analizlerinin yapılmamış olması tuhaf bir durum. Teşviklerin veya korumacılık faaliyetlerinin sonuçları hakkında elimizde hiç bir bilgi yok. Sadece "ihracatı artırdık" diyerek üstün körü cevap veriliyor. Ne pahasına bu ihracatı artırdığımıza dair herhangi bir ciddi çalışma olmadığı için, toplam fayda konusunda en ufak bir fikrimiz yok.

Şaka bir yana, elimizdeki tek analiz seti, Anadolu'da yaptığımız sohbetler, bayi toplantıları ve sahada çalışanlardan gelen bilgilerden ibaret. TUİK'in sektörlerle ilgili herhangi bir resmi envanter çalışması olmadığı için, üretim ve tüketim bacağında güvenilir rakamlar ortada yok. TOBB'un sürekli "yapacağım" dediği ama bir türlü yapamadığı sanayi envanteri çalışması bu gidişle TİM tarafından yapılacak gibi gözüküyor. Eğer ortada bir vazife varsa, mutlaka sonunda biri yerine getirir.

Eğer bu çalışma yapılmazsa, sürekli olarak "sektörümüzde milyonlarca kişi çalışıyor, yüzbinlerce makine var, binlerce yeni firma faaliyete başladı" diye dayanaksız desteksiz konuşanlar kafaları karıştırmaya devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar