İhracatı ve herşeyi unuttum

Şefik ERGÖNÜL
Şefik ERGÖNÜL İHRACAT SOHBETLERİ [email protected]

Bazıları “Hayat çok acımasız” der.

Bana sorarsanız, hayatın acımasızlığı, insanoğlunun onu ne hale getirdiğine bağlı. Kişisel hırslar, iktidar hevesleri, bencillikler, güç odaklarının oyunları hepsi hayatı yönlendiriyor.

Öldürmek ve çalmak her inançta en önemli günahların arasında. Oysa son yılların en önemli eylemleri, insanların hayatını çalmak ve onları öldürmek üzerine kurgulanıyor. İslamiyet adına ortaya çıkanların öldürdükleri Müslüman sayısına bakınca, bu ne biçim Müslüman eylemi dememek olası değil. Öldürülenler, başka inançların insanları bile olsaydı farklı düşünmek mümkün değil. İnsan hayatı, çalınması en büyük günah olan bir şey. Daha da kötü olanı insanların, farklı siyasi inançlar için birbirlerini öldürebilmesi. Bireyin hayatını elinden alıp onu öldürmek gibi bir davranışı haklı gösterecek ne olabilir acaba?

Yeryüzünde kavga bitmiyor. Herkes kendisini başkalarından üstün, bilge ve muktedir görüyor. Sonra gelsin kavga, gelsin çatışma ve maalesef ölümler...

Bizden değil ötekilerden isen ölüme mahkumsun gibi inanılması güç anlayışlar savunuluyor. Kişilerin ve maalesef dünyanın birçok yerinde yönetenlerin, kendi tarafında görmediği kişileri ötekileştirmesi, hem çatışmalara yol açıyor hem de sorunları süregelen bir ortama yayıyor. Bundan beslenenler ve ileriye dönük planlar yapanların kazancı çatışanlarda, maşa olanlarda, ve birbirlerini yok edenlerde olmuyor ve olmayacaktır da.

Cumartesi günü Ankara’da olanları hatırladıkça içimde oluşan yangını anlatmama, duygularımı ifade etmeme imkan yok. Kanlı 1 Mayıs 1977 günü, Gümüşsuyu’ndaki bekar evimizden çıkmış, Taksim Meydanı'nda Kazancı Yokuşu'nun yanındaki otelin girişinde, ev arkadaşımla birlikte oradaki coşkuyu seyrediyorduk. Çevremizde oluşan hareketlenmelerden ve gelen bazı kişilerden rahatsızlık hissederek arkadaşımın kolunu çektim ve “hadi biz buradan uzaklaşalım” dedim. Bana bu rahatsızlığı hissettiren ne idi diye sorarsanız, bunca yıl sonra bile bilmiyorum derim. Ancak bizim oradan uzaklaşmamızdan sadece bir kaç dakika sonra, maalesef hepimizin üzüntü ile hatırladığı o kanlı olaylar oldu. Silah sesleri, hep birlikte oradan uzaklaşmak için kaçışmalarımız, yanımdaki arkadaşımı bir an içerisinde göremeyince yaşadığım panik, yere düşen arkadaşımın elinden tutmam, yeniden eve doğru kaçmaya çalışmamız...

Ankara olaylarını duyduğumda, tüm bunların hepsini sanki yeniden yaşadım. Sanki Ankara Garı'nın önündeydim. Neden söylemler sözde kalıyor ve söylenenler laf-ü güzaf (i) oluyor.

Doğup büyüdüğüm yer Hatay İskenderun. Hala görüşebilmekten ve beraber olmaktan mutlu olduğum arkadaşlarımın arasında Alevi, Hristiyan, Kürt, Ermeni, Yahudi var. Noel gecesi kiliseye gidip onların ayininden sonra mutluluklarını paylaşmamız, bayram günlerimizde bizleri ziyarete gelmeleri, Paskalya yumurtaları ile yaptığımız maskaralıklar, hafızalarımızda hep güzel olarak kaldı ve kalacak. Hiç birinin kökeni, inancı ve hatta rengi bizim için önemli değildi. 

Çünkü biz hep dost olduk. Belki de onun için, İskenderun Asri mezarlığında yatan büyüklerimizi ziyarete gittiğimizde, yolun öteki tarafında yatan Hristiyan arkadaşlarımızın büyüklerini de ziyaret edebiliyoruz.

Rahmetli anamın öğretisiyle kimseye lanet okumam mümkün değil amma bana öğretileni söylemem gerek “Allah bunları yapanlara hak ettiklerini versin.”
--------
(i) Laf-ü güzaf : Boş Söz ( TDK Sözlük )
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
96 yılda ihracat... 29 Ekim 2019
Tahterevalliye Dikkat 15 Ekim 2019
İhracat ve Facebook 17 Eylül 2019
Promosyon mu o da ne? 10 Eylül 2019
Müşteriye Doğru Erişim 27 Ağustos 2019