İhracatı bilgisizliğe kurban etmeyin
Kurban Bayramının üzerinden fazla bir zaman geçmeden, Kurban üzerine bir yazı yazmak düşüncesi ağır bastı. Doğal olarak bizim kurbanımız da ihracat yapmak isteyen, ihracatını arttırmaya çalışan, kendisine gelen yabancı alıcıya mal satıp, kendini ihracatçı oldu zanneden işletme yöneticileri olacak.
Bayram tatilinde iş trafiğinin azalmasını fırsat bilerek yaptığım araştırma ve okumalar arasında, döviz kurlarındaki değişmelerin ihracattan daha fazla ithalatı etkilediğini belirten araştırmalara ve çalışmalara rastladım. Ancak kurlardaki belirsizliklerin, ihracatı olumsuz etkilediği de bolca vurgulanıyordu. Döviz kurlarının dengesizliklerinin etkilerini çok çekmiş bir ihracatçı olarak, " biz bu filmi görmüştük " diye işin şakasını da yaptık. Ancak bazı araştırmaların bilgi üzerine eğildiklerini görünce, para konusunu biraz kenara itip, çok önemli olduğunu her zaman vurguladığımız bu konuya biraz daha eğilelim istedik.
Uluslararası ticaret yapanların sahip olması gereken bilgileri genel anlamda ikiye ayırmak gerekiyor. Madalyonun bir yüzünde uluslararası ticarete ait genel bilgiler var. Bunlar teslim şekilleri (Incoterms), ödeme şekilleri, uluslararası ticarette kullanılan belgeler, yükleme ve gümrükleme uygulamaları ve benzeri konulara ait bilgiler. Madalyonun öteki yüzünde ise pazara ait bilgiler yatıyor. Bu bilgilere sahip olmadan uluslararası ticarete girmek, sisli havada denize radarsız gemiyle açılan acemi kaptanın cüretkârlığına eşdeğer oluyor.
İşletmemizin kaptanı kim? İşletmenin sahibi ve/veya yöneticisi değil mi? Bu noktada insan unsuru tüm heybetiyle devreye giriyor. Karar mekanizmasını elinde tutanların bakış açısı, işletmenin uluslararası ticarete girmesini, gelişmesini, kalıcı olmasını etkileyen en önemli unsur. TİM kaynaklı bir bilgiye göre, Türkiye'de ihracat yapan yaklaşık 55.000 adet işletme var. Bu Türk işletmelerinin sadece % 25 kadarı üç yıl üst üste ihracat yapabiliyorlar. Neden diye düşünecek olursak, arkasındaki en önemli nedenin bilgi eksikliği olduğunu görüyoruz. Kırk yıla yaklaşan ihracat çabalarımız sırasında birlikte çalışmalar yaptığımız, eğitim veya danışmanlık verdiğimiz işletmelerde gördüğümüz hataların, aksaklıkların, zararların arkasında hep bu bilgi eksikliği olmuştur. Bir başka ilginç nokta da işletmelerin kendi ellerinde bulunan bilgi kaynaklarından habersiz olmalarıdır. Bu bilgilerin nasıl değerlendirilebileceğini düşünmek bile akıldan geçmemektedir. Bizi tam anlamıyla dehşete düşüren başka bir eylem de işletme hafızası yaratacak bir arşiv yapmak yerine, işletmenin elinde bulunan önceki tarihlere ait yazışma ve diğer belgelerin silinerek veya atılarak imha edilmesidir. Oysaki bu bilgiler bazen karar aşamasında hayati önem taşıyabilirler.
İşletme sahibi ve/veya yöneticilerinin eğilimleri, doğru bilgilerin ışığında şekillenebilirse, ihracat yapmak, geliştirmek ve pazarlarda kalıcı olmak hiç de sorun olmaz. Elimizde yeterli bilgi yoksa bu bilgilere sahip olanlar ile yapılacak işbirlikleri bizleri ihracatta farklı yerlere getirebilir. Bazı pazarlara ihracat yapıyorsak ve bazı yeni pazarlara girmekte zorlanıyorsak, oraları bilen, oralarda çalışanlar ile birlikte hareket etmeyi deneyebiliriz. Çünkü onlarda bize gerekli olan bilgiler zaten var, yapmamız gereken de bu bilgilerin karşılığında bize verecekleri katkının karşılığında onlara bir kâr payı vermek olacaktır.
Daha önceki sohbetlerimize katılan dostlarımız hatırlayacaktır, pazar bilgilerinin nasıl elde edileceği ile ilgili epey bilgi vermiştik. Ancak sizlerin yapması gereken, elde edilen bu bilgilerin doğru yorumlanması ve ona göre bir yol haritası çıkarılmasıdır. İhracata başlayıp üç yıl içerisinde piyasadan çekilmek zorunda kalan işletmelerden biri olmak istemiyorsanız, rekabet rüzgârlarının çok sert estiği uluslararası ticaret denizine açılmadan önce, geminizin yani işletmenizin radarının (bilgilerinin) bu sularda dolaşmaya uygun olup olmadığını anlamaya çalışınız.