İhracatçının yeni kabusu, güçsüz euro

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Türkiye, ortalama olarak her iki dolarlık ihracatının bir dolarını Avrupa Birliği ülkelerine yapmaya devam ediyor. Bir başka ifadeyle, ihracatın yarısı euro ile yapılıyor. AB'nin payı, son yıllarda yüzde 46 ile yüzde 51 arasında değişti. 2007'nin tümünde ve bu yılın ocak ayında yüzde 50.3 ve yüzde 50.6'lık oranlar oluşmuş. Yani, ortalama yüzde 50'lik bir oran söz konusu denilebilir.

Türk sanayicisinin artık ihracat için önemli miktarda ithal girdi kullandığı da bir gerçek. Ancak işte bu noktada dengesiz bir durum oluşuyor. Satılan ve alınan mallar için kullanılan dövizlerin ağırlığı farklı. İhracatın yarısı euro cinsinden, ama ithalatta bu oran üçte bir düzeyinde.

Euro/dolar paritesi euro lehine gelişirse, ihracatçı açısından sorun yok. Dolarla, yani görece ucuza ithal ettiği girdiyi kullanmak suretiyle gerçekleştireceği üretimi euro cinsinden ihraç edecek. Ama ya tersi olursa…

Önümüzdeki süreçte daha da belirginleşmesinden endişe edildiği gibi Amerikan ekonomisi toparlanma eğilimine Avrupa'dan daha hızlı girerse… Avrupa'daki çürük elmaların sayısı hızla artmaya devam eder, bu durum euronun durumunu daha da zayıflatırsa… ABD, faiz oranlarını hafif hafif yukarı çeker ve bu durum doların hızla güçlenmesi sonucunu doğurursa…

İşte ihracatçı şimdi de bu kabusu görmeye başladı. Türkiye istediği kadar başka pazarlar yaratmaya çalışsın, AB'nin biraz önce de belirttiğimiz gibi toplam ihracatta yüzde 50 dolayında adeta kemikleşmiş bir payı var. Bu pay yerinde durur durmasına ama, AB ülkelerine yapılan ihracattan elde edilen döviz de her geçen gün erir.

İhracatçısınız; 2008 yılında AB'ye 100 euroluk mal satmış, cebinize 147 dolar koymuşsunuz. 2009'da geldiğinizde AB'ye yine 100 dolarlık mal satmışsınız, cebinize giren para 139 dolar. Dün, yani 1 Mart'ta ihracat yapıyorsunuz, bu sefer cebinize yalnızca 135 dolar giriyor. Bu paranın her seferinde biraz daha azalıyor olması kaygılarınızı artırıyor. Üstelik, çift yönlü darbe yiyorsunuz. Büyük olasılıkla giderek değerlenmekte olan dolar cinsinden ithalat yapıyor, içerde bu ithalatla getirdiğiniz ara mal ya da hammaddeyi kullanarak üretimi gerçekleştiriyor, daha sonra da bu üretiminizi zayıflayan bir dövizle, euro ile ihraç ediyorsunuz. Kar marjı giderek daralıyor, sıkıntı artıyor.

Bu durum Merkez Bankası üstündeki baskıların daha da artması sonucunu doğuracak. Türk parasının değerinin düşürülmesi istenecek. Herkes kendi açısından haklı. Peki Merkez Bankası'nın elinde ne gibi araçlar var? Faiz, zaten dip noktada sayılır, orada daha fazla hareket alanı bulunmuyor. Geriye hemen sonuç verebilecek bir araç olarak döviz alımlarında miktarın artırılması kalıyor. Bu işe yarar mı, kuşkulu. Döviz satmak isteyenlere iyi bir alıcı yaratılmış olur. Hele hele Türkiye'ye hızla döviz girmesine yol açacak yeni gelişmeler yaşanırsa. Örneğin, IMF ile bir anlaşma imzalanırsa… Ne tuhaf değil mi, neredeyse "aman anlaşma imzalanmasın" noktasına gelinecek, bunu da en çok ihracatçılar isteyecek.

İhracat (Milyar Dolar)
Euro/Top.Euro 
ToplamDolarEuro(A)(%)Parite(B)cinsi(A/B)AB'ye
200236.116.216.846.50.949517.720.4
200347.320.123.349.31.128720.627.4
200463.227.131.149.21.242825.036.6
200573.532.135.548.31.245228.541.4
200685.537.741.548.51.257833.047.9
2007107.345.654.050.31.366339.560.4
2008132.063.061.546.61.466341.963.4
2009102.146.949.048.01.390035.347.0
2010-17.93.34.050.61.43032.84.0
İthalat (Milyar Dolar)
Euro/Top.Euro 
ToplamDolarEuro(A)(%)Parite(B)cinsi(A/B)AB'den
200251.629.219.137.00.949520.125.7
200369.338.227.539.71.128724.435.1
200497.553.739.340.31.242831.648.1
2005116.867.144.938.41.245236.152.7
2006139.682.152.437.51.257841.759.4
2007170.1102.360.935.81.366344.668.6
2008202.0130.464.231.81.466343.874.8
2009140.984.849.034.81.390035.356.6
2010-111.57.63.429.61.43032.44.1
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar