İhracatçı değerli euroya şükrediyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Dolar 1.15'e kadar indi, euro ise 1.80'in altında seyrediyor. Türk parasındaki değerlenme had safhada. Merkez Bankası'nın önümüzdeki günlerde açıklayacağı temmuz ayına ilişkin reel efektif döviz kuru endeksinde, Türk parasının şimdiye kadarki en değerli konumda bulunduğunu görebiliriz. Böylesine değerlenmiş Türk parası, işalata rekor üstüne rekor kırdırıyor. Tabii ki işalatın çok hızlı artıyor olmasında yüksek enerji faturasının da rolü büyük.

Haziran ayı itibariyle son bir yılda gerçekleşen ihracat 126 milyar doları aşarken, işalat da 199 milyar dolara dayandı. İşalatta yıllık bazda 200 milyar dolarlık eşiği temmuzda aşacağız. Bu köşede 3 Mayıs'ta 2008 ihracatının 150, işalatının ise 230 milyar dolara doğru gittiğini yazmıştık. Üç aylık verilerin ışığında yaptığımız bu tahmin, şimdi altı aylık verilerle daha da pekişmiş durumda. Hatta, bu rakamların biraz daha üstüne çıkabiliriz; özellikle işalatta. 

İşalatın haziran ayında yeni bir rekor kırarak 19.5 milyar dolara ulaşmasında da, yıllık bazda 200 milyar dolara dayanmasında da şaşılacak bir yan yok. Yukarıda belirttik, böylesine değerli Türk parası ve buna enerji faturasının hiç hesapta olmayan biçimde büyümesi eklenince işalatın bu düzeylere çıkması bir anlamda kaçınılmaz.

Şaşırtıcı olan ihracatın pek hız kesmeden sürdürülebiliyor olması. İhracat altı ayda geçen yıla göre yüzde 38 arttı. Haziran itibariyle oluşan yıllık 126 milyar dolarlık ihracat da, geçen yıl hazirandaki 95 milyar dolarlık yıllık ihracatın yüzde 33 üstünde. Türk parası böylesine değerliyken, ihracatçı neredeyse yıllardır "öldük, bittik" diye feryat ederken, bir yandan da böylesine yüksek ihracat rakamlarını nasıl tutturuyor; bunun sırrı ne olabilir?

Tüm dünyada artış eğilimi içinde olan fiyatlar, bizim de daha yüksek fiyattan ihracat yapmamıza olanak sağlıyor. Yılın ilk beş ayına ilişkin dış ticaret endeksleri, bunu çok açık biçimde ortaya koyuyor. Mayıs ayı itibariyle son bir yılda ihracatımızı miktar olarak yüzde 12, değer olarak ise yüzde 22 artırmış durumdayız. Hemen belirtelim, bu fark işalatta çok daha belirgin. İşalat, söz konusu dönemde miktar olarak yüzde 2, değer olarak yüzde 26 artmış durumda. İşalattaki bu durum, tahmin edileceği gibi petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki tırmanıştan kaynaklanıyor.

İhracatçıyı ayakta tutan temel etken ise dolar-euro paritesi. Geçen yılın ilk altı ayının ortalamasında 1.33 olan parite, bu yıl 1.53 düzeyinde gerçekleşti. Türkiye, ihracatının yaklaşık yüzde 50'sini euro, yüzde 45'ini dolar cinsinden gerçekleştiriyor. 100 euroluk mal satan bir ihracatçı, geçen yılın ilk yarısında cebine 133 dolar koymuş oluyordu, bu yıl ise tutar 153 dolara çıktı.

İşalatta ise euronun payı giderek düşüyor, doların payı artıyor. Bu yılın ilk altı ayında euronun payı yüzde 33'e indi, doların payı yüzde 63'e yükseldi. Paylarda, son dört-beş yılda beş puan kadar bir yer değiştirme oldu.

İhracat, işalata çok bağımlı bir durumda. Yoğun bir ara mal işalatı söz konusu. İşalatı ağırlıklı olarak ucuz olan dolardan yapıp, ihracatı görece pahalı sayılabilecek euro üstünden gerçekleştirmek, bisikletin devrilmeden gitmesini sağlıyor, en azından şimdilik. Ancak bu daha ne kadar sürdürülebilir, kestirmek çok zor. Öte yandan, değerli Türk parası ihracata hem sekte vuruyor, hem de ucuz ara mal işalatına olanak sağladığı için destek oluyor. Dolayısıyla, kurda ortaya çıkabilecek hızlı bir artış, aslında ihracatçının da pek işine gelmiyor. Türk parasının ılımlı bir şekilde değer yitirmesi, herkesin yararına. Ama bunu sağlamak da ne yazık ki bizim, yani Türkiye'nin elinde gibi görünmüyor. İpler, şu anki tabloda tümüyle Türkiye'ye fon akışı sağlayan yabancılarda...   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar