İhracat takımı kurma ve yönetme
İhracatın bir takım oyunu olması gerektiği konusunda daha önce de yazmıştık. 14.06.2008 tarihli sohbetimizde de ihracat eylemine taraf olan işletme içi ve dışı unsurların ilişkilerinin nasıl olması üzerine tartışıp bazı önemli noktaları vurgulamıştık.
Geçtiğimiz hafta sonu görüştüğümüz bir ihracat sorumlusu arkadaşımızın yakınmaları, bu konuyu işletme içinden bakarak sohbet etmeyi gündeme getirdi. Önce, arkadaşımızın diğer işletmelerde de rastladığımız türden olan şikâyetini açalım. Bu arkadaşımız, teknik detayı oldukça fazla olan bir ürün üreten ve aynı zamanda ihracat da yapan bir işletmenin yurt dışı pazarlama sorumlusu olarak çalışıyor. Arkadaşımız, olası müşteri bulma konusunda tüm öğrendiklerini ve yapılması gerekenleri uygulayarak, sürekli bir şekilde yurt dışı ile temas kuruyor. Kurduğu bu temasların bağlantıya çevrilebilmesi için de düzenli bir şekilde izliyor. Patron, neredeyse her gün bu arkadaşımızdan çalışma raporu isteyip, ensesinde boza pişiriyor ve ihracat bağlantılarının değerlerini not alıyor. Buna hiç karşı çıkmadığımız gibi, davranışa da katılıyoruz. Zaten ihracat sorumlusu arkadaşın şikâyeti de bu değil. Asıl şikâyet konusu, ihracat bağlantısı yapmak için temas ettiği müşterilerin istediği teknik detaylar, satışı gerçekleştirebilmek için gereken taslak çizimler ve malzemelerle ilgili özellikler gibi bilgilerin imalattan alınmasında çekilen güçlükler. Tüm bunlara maliyet ve fiyatlandırma konusunda muhasebe ile ortaya çıkan çatışmaları da eklemek gerekli. Ayrıca ihracatçı arkadaşımızın, pazarlama çalışmaları yapmak için çıktığı yurt dışı gezilerin getirdiği kıskançlıkları da unutmamak lâzım.
Bu sohbetimizi okuyan dostlarımızın, söz konusu ettiğimiz sorunların bazılarına veya tamamına katılacaklarını, " biz bu filmi daha önce de gördük " diyenler olacağını biliyorum. Çözüm nerede duruyor?
Aslında çözüm çok basit ve hemen önümüzde duruyor da biz onu nasıl uygulayacağız?
Çözüm, takım oluşturmak ve takım oyuncularının uyum içerisinde çalışmasını sağlamakta yatıyor. Unutmayalım ki, her birlikte çalışan insan grubu bir takım değildir. Takım olmanın en önemli unsuru da bir takım ruhuna sahip olmaktır. İşletme sahibi veya tepe yöneticisi de takımın kaptanı gibi hissetmeli ve oyuncuları arasındaki uyumu sağlamaktan sorumlu olmalıdır. Kaptan, takıma amaçları ve beklenen sonuçları, oyuncuların sorumluluklarını açık ve net bir biçimde iletmelidir. Ancak, iletilen bu amaçlar ve beklenen sonuçlar, takımın ve işletmenin yeterliliklerini aşmamalıdır ki başarılabilsinler. Unutmayalım ki zincir, en zayıf halkası kadar kuvvetlidir. Takımda yıldız oyuncu olmak değil, takımı yıldız yapmak daha önemlidir. Bu fikir herkese aşılanmalıdır ki başarıya giden yolda dayanışma olsun ve elde edilen başarı "benim" olmasın ancak "bizim" olsun. Kaptan, ihracat takımı oyuncularının, yaşanılan sorunları çatışmaya meydan vermeden çözmesine yardımcı olmalıdır.
Her bir takım oyuncusunun takıma bağlılık duygusu içerisinde olması, katkısının ne olacağını bilmesi ve bunun sorumluluğunu yüklenmesi şarttır. Takımda yaratıcılığın, katılımın ve işbirliğinin sağlanabilmesi, takım içi iletişimin ne kadar etkin olduğu ile doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle, ekibin kaynaşmasını sağlamak için eğlenceli birliktelikler yaratmak, elde edilen başarıları tüm ekip olarak kutlamak faydalı olacaktır.
İyi bir takım ruhu yaratmanın ilginç bir çözümü de, işletmedeki her bireyin diğerini firma içi müşteri gibi görmesi ve herkesin müşteri memnuniyeti yaratmak üzere çaba harcamasıdır. Burada kaptanın önemli bir görevi de, rekabet yüzünden çatışma çıkmamasını sağlamak ve çıkarsa da bunun kişiselleştirilmesine fırsat vermeden, ortak menfaat amacı çerçevesinde çözülmesini sağlamaktır.