İhracat, siyaset ve strateji!
Geçen haftaki sohbetimizle bağlantılı bir ileti gönderen okurumuz, Rusya gümrüklerinde yaşanan olumsuzluklarla ilgili olarak neler yapılabileceği konusunda somut öneriler olup olamayacağını ve "yumurtaları aynı sepete koymamak gibi tedbirler" ifadesi ile neler kastettiğimizi sormakta.
Uluslararası ilişkiler için söylenen "karşılıklı menfaatler, dostluklardan önde gider" sözleri kulaklarımızda hep çınlamaktadır.
Rusya'nın bugün uyguladıkları da karşımızda bu deyişin kanıtı gibi parlamaktadır. Çünkü Türk mallarının, Rusya'ya başka ülkelerden bile gelmesi halinde dahi engellemelerle karşılaşması bunu somutlaştırmaktadır. Türkiye her ne kadar denge gözetmeye çalışsa da, siyaseten ağırlıklı olarak yakın olduğu bloklarla bağlantılarına yakın durmaya çalışmaktadır. Bu da hangi tarafın menfaatlerine aykırı gelirse, onlar da karşı tedbirleri almakta gecikmemektedir.
Gazetemizde yer alan bir haberde, Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Başkanlar Kurulu Başkanı Bülent Aymen'in, Türkiye sınırlarında meydana gelen sorunların ihracatın önünde büyük engel oluşturduğunu bildirdiğini okudum. Aymen, açıklamasında, son zamanlarda yaşanan birtakım olumsuzluklara rağmen ihracatın hız kesmeden arttığını belirtmiş, ancak sınırlarda meydana gelen sorunların da ihracatın önünde büyük engel oluşturduğunu ifade etmiş. İvedilikle çözüm bulunmadığı takdirde de müşterilerinin yeni pazarlara yöneleceğini, dolayısıyla pazar payı kayıpları yaşanacağını vurgulamış.
Bu ihracat artışlarının mevcut olumsuzluklara karşın süreceğini düşünmek biraz zor olsa gerek. Sn. Aymen'in de işaret ettiği gibi, kaybedilen pazarın yeniden kazanılmasının yıllar sürecektir.
Eğer buradaki müşteriler başka tedarikçilere yöneleceklerse bizler de başka pazarlara yönelmek durumunda olacağız. Kuşkusuz bizim bu hareketimiz, müşterinin yapacağı değişiklikten daha zor olacaktır.
Öte yandan işler sarpa sardıktan sonra yapılmaya çalışılacak bu değişikliklerin de, ne kadar sürede başarı kazanacağı, yeni pazarlarlarda ne kadar başarılı olabileceğimiz, soruları da cevap beklemektedir.
Her ne kadar zor bir soru olsa da, okurumuzun sorusuna cevabım, ihracatın böyle sürprizlere her zaman gebe kalabileceğini düşünerek, sorunlu çocuğun elimize doğmasından önce tedbir almamızdır. Yumurtaları aynı sepete koymamak gibi çok bilinen bir deyişi de burada kullanmaktaki amacımız da budur.
Strateji denilen alımlı sözcüğün anlamını özümsemek ve işletmemizin gelecekteki çalkantılı hareketlerde en az kayba uğramasını sağlayacak tedbirleri baştan almamız gerekir. Ticarette kayıpların olmaması gibi bir lüksümüz olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak bunları en aza indirgemenin de yollarını yine bizler buluyoruz.
İç piyasada çalıştığımız müşterilerimize tanıdığımız risk limitlerini, neden ülke bazında uygulamayalım ki? Bir ülkenin işletmemizin ihracatından aldığı payı neden belirli limitlerde tutmayalım?
Neden, herhangi bir ülke ve/veya müşteri ile olabilecek olumsuzlukları öngörerek, gelişebilecek risklerin önceden tedbirlerini almayalım? Araçlarımızı kazalara, evlerimizi ve işyerlerimizi hırsızlık ve/veya yangına karşı sigortalatıyoruz. Neden aynı tedbirleri ihracatlarımız için yapmayalım?
Strateji alımlı bir sözcük, gelin onu işletmelerimiz için anlamlı bir hale getirelim.