İhracat rakamları herkesi uyarıyor!
Türkiye İhracat Meclisi tarafından açıklanan ocak ayı ihracat rakamları, olumlu düşünmeye izin vermiyor ve geleceğe ilişkin beklentileri sarsacak bir görüntü sergiliyor. Söz konusu veri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,4 oranında gerileyerek 9,2 milyar dolar seviyesine gerilemiş. 2015 yılı genelinde seri bir şekilde zayıflayan dış satım verileri, baz etkisine rağmen 2016 senesine de iyi bir başlangıç yapamamış!
Ocak ayı ihracat rakamlarında gerilemenin kapsamlı bir şekilde sorgulanması gerekiyor; ön plana çıkarılan bazı gelişmeler ile ilişkilendirmek ve geçici olacağını iddia etmek pek gerçekçi durmuyor! Önümüze gelen verideki zayıflamayı, Rusya’dan gelen sipariş iptalleri ve doların diğer paralara karşı güçlenmiş olması ile açıklamak yeterli olmuyor. Ayrıca Ocak ayı genelinde küresel düzeyde yaşanan olumsuzlukların açıklanan rakam üzerinde etkisiz olduğunu, çok daha önce gelen siparişlerin üretilerek gönderildiğini dikkate almak gerekiyor. Veriyi açıklayan kurum henüz alt sektör detaylarını açıklamadığı için, beğenmediğimiz rakam içinde ne kadar altın bulunduğunu da bilmiyoruz!
Hammadde fiyatlarında yaşanan hacimli gerilemeler, döviz kurlarındaki yüksek düzeyli oynaklıklar, asgari ücretler konusundaki ayarlamanın maliyetler üzerindeki etkisi benzeri dinamikler fiyatlamalar konusunda uzlaşmazlıklar yaratarak sipariş akımını yavaşlatmış olabilir. Riskten kaçınma eğiliminden kaynaklanan pazar daralması ve rekabet koşullarındaki bozulma, böyle olmayacağı varsayımına göre yapılan hesapları bozmuş olabilir. Bulunduğumuz coğrafyada yaşanmakta olan jeopolitik gelişmelerin ve bunlara bağlı olarak komşular ile ilişkilerde yaşanan değişimlerin sonuç üzerindeki etkilerini de görmezden gelemeyiz!
Bu aşamada Ocak ayı ihracat rakamlarının ortaya koyduğu gerçekler ile Ekonomi Yönetiminin 2016 yılına ilişkin temel senaryosu arasındaki çelişkileri de irdelemek gerekiyor. Yeni yatırımlar ve verimlilik konularındaki önermeler birbirini teyit etmiyor! Dış satım bel vermeye devam ediyor, yetkililerin iyimser hesabı ise bu duruma dayanamıyor ve çöküyor! Demiri tavında iken dövmemiş olmanın bedeli ağırlaşıyor!
İhracattaki görünüm yeni yatırımları desteklemiyor; tam aksine kapasite kullanımının gerileyebileceğini düşündürüyor. Bu boşluğu doldurmak adına iç talebi ivmelendirmeye çalışmanın da felakete koşmak ile eşdeğer olacağını görmek gerekiyor. Tasarruf açığından ve dış finansman olanaklarındaki daralmadan yakınan bir ekonomi için, iç talebin uyarılması ve buna uygun yatırımların teşvik edilmesi seçenek olamaz!
Son on iki yıl genelinde gelişen ekonomilerin bir kısmı, ihracata dayalı olarak büyüdüler ve tasarruf stoklarını arttırdılar. Küresel koşulların kalıcı olarak bozulmaya başlaması ile birlikte dış pazarlarını korumaya çalışarak içeriyi canlandırmaya çalışmaları normal sayılabilir. Fakat onların tam aksini yapan ülkemiz ve benzer ekonomiler için hareket yeteneği oldukça sınırlıdır; 2016 yılı ve sonrasına ilişkin büyüme ve istihdam potansiyeli, çok olumsuz koşullarda dış satım cephesinde elde edilecek başarılara bağımlıdır! Gelen ilk veri ise, çok büyük bir hayal kırıklığına işaret etmektedir!
Ne pahasına olur ise olsun ihracatı arttırmaktan başka bir alternatifin bulunmadığı bir dönemde önümüze gelen Ocak ayı verisi, tüm beklentileri olumsuzlaştırıyor; hem güvensizliği besliyor ve hem de kırılganlık algısını güçlendiriyor. Bu aşamada sormak gerekiyor; Türk Lirasındaki değer kayıplarını kısmen de olsa geri almaya odaklanmaya devam edilir ise, sonucun daha iyiye gitmesi mümkün olabilir mi? Ne diyelim! Geçmişin yanlışları elimizi kolumuzu bağlamış, ne gerçekçi olmamıza ve ne de doğru yolu bulmamıza izin vermiyor!