İhracat ile iç piyasa farkı nedir?

Çok az fark vardır...

Kısa ve öz bir cevap olduğu ve açıklama gerektiği çok açık.
Çok az fark vardır deyişimizin arkasında, ihracat için yapılması gereken birçok işlemin, nerdeyse aynısın iç piyasa için de yapılması gerektiğidir. İhracatta pek mesafe almamış bazı dostlarımız bunu farklı düşünseler de iç piyasada yaptıkları birçok işin, sadece farklı ortamlarda olduğunu fark etmeleri çok uzun zaman almıyor. Ancak bazen bu olguya değişik bakış açısından bakıp, ihracata tedirginlikle yaklaşan, olayları gözünde büyüten veya daha kötüsü hafife alanlar da olmuyor değil.

İhracat ve iç piyasa satışlarının her ikisi de para kazanmak amacı ile yapıldığından, birbirleri ile bağlantısız olmaları düşünülemez. Ayrıca unutmayalım ki hem iç hem de dış piyasalarda yapılan pazarlama ve satış faaliyetleri sonucunda elde edilen bilgi ve tecrübe, birbirlerini karşılıklı olarak etkileyecektir. İç piyasadaki kuvvetli konumunu kullanarak ihracata açılan bir işletmenin yurt dışı faaliyetleri, iç piyasadaki gücü nedeniyle daha rahat olacaktır. Aynı şekilde ihracatta başarılı olan firmaların yurtiçi faaliyetlerinde yeterlilikleri ve rekabet güçleri de artacaktır. Dikkat edilmesi gereken ince bir ayrıntı ise iç piyasada başarı kazanamamış işletmelerin, yurt dışı piyasalarda başarılı olmalarının önünde birçok engel olduğudur. Çünkü, iç piyasada iyi yönetilemeyen bir işletme, ilave ve farklı çabalarla birlikte, dikkatle izlenmesi gereken işlemler gerektiren ihracat pazarlarında sıkıntı çekecektir. Öte yandan hem iç hem de dış pazarlara aynı ürün veya hizmeti veren işletmelerin, bu piyasaların herhangi birinde olabilecek artışlardan, diğer pazarın etkilenmemesini teminen planlama işine dikkat etmeleri gerekir.

İç piyasada veya dış pazarlarda çalışmak için olması gereken bir mal veya hizmeti ele alalım. Her ikisi için de finansman, üretim araçları, insan kaynakları, bilgi ve beceri bilgisi (know-how) ihtiyacınız olduğu çok açık. Ayrıca üretilenleri pazarlara eriştirmek için ekonomik, mali, yasal, teknolojik ilişkilere ihtiyacınız olduğu gibi, işletmenizin işlerini sürdürebilmesi için devlet, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri vb. kurum ve kuruluşlarla kurmanız gereken ilişki ve bunlara oluşturacağınız ilişkiler ağına da ihtiyacınız vardır. İhracata veya iç piyasaya çalışın bunlar olmazsa olmaz kaynak ihtiyaçlarımızdır.

İhracatta ne farklıdır?

Hedef Pazara sürmeyi düşündüğünüz ürün için aranan özelliklerde küçük veya büyük farklılıklar olabilir. Bunları karşılayabiliyorsak kolları sıvayalım. Yapamıyorsak ürünümüzü olduğu gibi veya yapabileceğimiz değişikliklerle kabul edecek pazarlara yönelelim.

Ödemelerimiz farklı ortamlarda olacaktır. Ödeme şekillerinin arasındaki ince ayrıntıları gözden kaçırırsak, para kaybetmek veya zarar etmekle karşı karşıya gelebiliriz.
Neyi, ne zaman, nasıl teslim edeceğiz, bizim bu konudaki yükümlülüklerimiz ve haklarımız ile alıcımızın hakları ve sorumlulukları nedir? Hangi masrafları kim karşılayacak? Bunları belirleyen Teslim Şekillerinin (incoterms) detaylarını bilemezsek, tartışmalar, uyuşmazlıklar ve belki de zararlar kaçınılmaz olacaktır.

İhracat için yapılması gereken ek masrafları ihmal etmeyelim. Özellikle düşük tutarlı akreditif ödemelerinde banka masrafları can sıkabilir. Gümrükçü, iç nakliyeci, istifleme ekibi, devletin aldığı harçlar v.b. masrafları yazalım. Teker teker pek önemli gibi görünmeseler de damlaya damlaya göl olur misali sonunda kendilerini fark ettirecek rakamlara gelirler.

Sözün özü şu ki işin çoğu içeride yapılıyor. Dış piyasalara açılmasak da yapmamız gereken dünya kadar işimiz var. Dışarı açılmak istiyorsak, neleri farklı yapmamız gerektiğini öğrenelim yeter. Ancak bu varsayımın geçerli olabilmesi için, işletmemizin sorunsuz yürüyor olması gerektiğini unutmayalım. Kuşkusuz sıfır sorun seviyesinde işletme yoktur amma unutmayalım ki (Değerli dostum Osman Ata Ataç'ın dediği gibi) işletmelerde sorun yoktur, yöneticilerin verdiği hatalı kararların sonuçları vardır.