İhracat ile büyüyememek

Son yıllarda, özellikle seçim öncesi dönemde sürekli olarak ön plana gelen "ihracat ile büyüme" hedefi her ne kadar kulağa hoş gelse de, kısa sürede gerçekleştirmesi imkansız bir olgu.

Son açıklanan ihracat iklimi endeksinin 48.5 değeri ile yılın en düşüğüne gerilemesi her ne kadar hava koşulları mevsim normallerinin üzerinde seyretse ve biz yazın uzatmalarını yaşasak da, ihracata kışın çoktan geldiğine işaret ediyor. Ortadoğu'daki körfez bölge ülkeleri ve kuzey Afrika ile daha yakın bir koordinasyon arayışı ile atılan adımları yok sayamayız.

Ancak diğer taraftan başta Almanya olmak üzere, ihracat pazarımızın yarısından fazlasını oluşturan Avrupa'da resesyon devam ederken, oradaki hacmi başka tarafa taşımak çok zor… En azından gelecek yılın ikinci yarısına kadar devam etmesi beklenen zayıf görünüm bizim için de belirleyici. İçeride de sıkı para politikasının etkilerini kademeli olarak görmeye başladığımız bir döneme giriyoruz.

Ayrıca kredi tarafında da tüketicinin maliyetini ve erişimini etkileyen adımlar atılması ile iç talepte de soğuma belirtileri var. Bu ikisi bir araya geldiğinde mart ayında yapılacak yerel seçimler öncesinde, enflasyonun yükseldiği, ekonomik büyümenin gerilediği ve dış finansmanın ancak maliyeti oldukça yüksek faizle borçlanma yolu ile geldiği bir denklemin içindeyiz.

Yeni yıl ile beraber olası maaş düzenlemeleri tabii ki seçmen davranışı üzerinde yansımaları olacak bir nokta ve enflasyonun altına kalmasına gayret edilen kur tarafından da anlıyoruz ki enflasyon konusundaki kaygılar şu aşamada daha belirgin.

Yabancı yatırımcının özellikle tahvil piyasasına geri dönüşünün gelecek yılın ikinci çeyreği itibariyle başlaması ihtimali, kış aylarında artan enerji faturası ile düşündürücü. Bu görünüm içerisinde yabancının belli ki tahvil piyasasında mevcut gelinen seviyeleri beğendiği, diğer taraftan kur volatilitesi noktasında ikna olmadığı anlaşılıyor.

CDS risk primlerinin gerilemesi, eurobond tarafında ihraçlara gelen talep ve jeopolitik kaygıların azalması tabii ki kayda değer ve umut veren gelişmeler, fakat ne yazık ki orta gelir tuzağından gerçekten kurtulmak istiyorsak bunun ön koşullarını yerine getirebilmiş değiliz.