İhracat da bir pentatlondur…
İlke Özyüksel, Macaristan’ın Szekesfehervar kentinde düzenlenen 2019 UIPM Dünya Kupası’nda Gümüş Madalya kazanarak Dünya Şampiyonası’na adını yazdırmış.
1997 doğumlu başarılı kızımız, bu kısacık ömrüne uluslararası yarışmalarda kazanılmış tam 10 madalya sığdırmış. Üstelik bunlar Modern Pentatlon gibi beş disiplinden oluşup, Eskrim, Yüzme, Binicilik, Laser- Run (Atış ve Koşu) gibi dört etkinlikte organize edilmiş olan ve art arda yapılan zorlu sporlardan alınmış madalyalar.
Mustafa V. Koç adına Koç Holding ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi iş birliğiyle düzenlenen“ Mustafa V. Koç Spor Ödülü ” bu yıl kendisine verildi, gönülden kutluyorum.
Hayat hikayesi de yaptığı zorlu spor gibi zorluklarla amma başarılarla dolu.
İlke Özyüksel gibi gençlerimizin çoğalması için desteklenmeleri dileği ile…
İhracatı pentatlon sporuna benzettim.
Teşbihte hata olmaz derler amma hiç de yanlış düşündüğümü sanmıyorum…
Satacak bir şeyler gerekir “Üretim“ yapmalısınız.
Somut bir ürün veya hizmet fark etmez…
Ürettiğinizi satabilmek için “Pazarlama” yapmalısınız.
İyi bir pazarlama için “İletişim” konusunda iyi olmalısınız, ürünün iyiliği tek başına yeterli olmaz.
Ürününüzü sattınız diyelim, “Teslim Şekilleri/INCOTERMS” bileceksiniz ki ürünün teslimatı baş ağrısı veya uyuşmazlık doğurmasın.
En önemli konu da tahsilat değil mi?
“Ödeme Şekilleri” bilmeniz gerekir ki müşterinizi rahatsız ve sizi huzursuz etmeyecek bir ödeme planı önerisi ile pazarlığa oturup, görüşmeyi satış bağlantısı ile bitirelim.
Biraz taşımacılık, azıcık gümrükleme biraz daha fazla kambiyo ve hatta ihracata verilen devlet desteklerini de bilgi dağarcığımıza katarsak…
“Biz pek de azımsanacak bir pentatlon türü yapmıyoruz” diyebiliriz herhalde.
Değerli dostlarımızla yaptığımız birçok sohbette “İhracatçı olmak için mutlaka çok kültürlü olmalısınız” derim. Zira, ihracat pazarlarında salt üretime odaklanmış olarak hareket etmeye çalışmak, ayağında kocaman bir mahkûm güllesi ile dolaşmaya benzer.
Uluslararası politikayı, hava raporunu, küresel ekonomiyi, çapraz kurlar dahil olmak üzere döviz kurlarını izlemek zorundayız. Tüm bunları da özellikle hedef pazarlarımız için ince detayda yapmak zorundayız dersem lütfen bana “Hocam abartıyorsunuz” demeyin.
Afrika seyahati öncesinde, İstanbul’da bulunmayan bir aşıyı yaptırmak için Ankara’ya Refik Saydam Hıfzı Sıhha Enstitüsü’ne gittiğimi hatırlıyorum.
Ürdün/Amman hava alanından transit geçerken, sabah karşı epeyce saat beklemek zorunda kaldığım zaman, bavulum ayağımın altına kıstırılmış ve el çantam da kucağımda uyuklarken, kafam düşerek uyandığımda, “ Daha iyi bir rota neden yoktu “ diye söyleniyordum.
Seyahat için gerekli olan aşıdan aktarma rotasına ve rezervasyonlara kadar her şeyi planlayacak bilgiye sahip olmalısınız dersem, bana katılır mısınız?
Tabii ki Hazreti Google gibi nazik ve hızlı bir destekçimiz var amma orada da yolumuzu kaybetmeden hızla hareket edebilmek için biraz bilgi alt yapımız olmalı değil mi?
Türk ihracatçısının en önemli sorununun “Sürdürebilirlik” olduğunu her fırsatta ve her ortamda dile getirmeye çalışıyorum.
Bunun en önemli nedeni de eksik bilgi ve sadece heves ile hareket etmek…
İlke Özyüksel kızımızın hayat hikâyesini okuduğumda gözlerim yaşararak göğsüm kabardı.
Azimle ve vazgeçmeden çalışmanın sonucu, kazanılan madalyalar…
Türkiye’mizin ekonomik kurtuluşu ihracatta, ihracatın kurtuluşu da KOBİ’lerin ihracatçı yapılmasında.
2023 hedefi olan 500 milyar ABD Doları hedefe hep karşı çıkarak “Kim yapacak” dediğim zamanlarda bile uyuyan dev olarak nitelendirdiğim KOBİ’lerin ihracat hayatına sokulmaları ile bunun imkânsız olamayacağını düşündüğümü belirtiyordum.
Türkiye ihracatının arttırılması ve bu artışın sürekli olabilmesi için Türk KOBİ’lerini ihracat pentatloncusu yapmamız gerekir diyorum ve bu konuda ısrarcıyım…