İhracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğu geçici olarak yeniden başlıyor
Ağustos ayı yıllık izinler ile resmi tatillerin yoğun olduğu bir ay oldu. Birçok şirket gibi biz de bu ayı uzun bir tatil ile geçirdik. Her ne kadar bu ay izin ayı olsa da gündem maalesef izin kullanmadı. Öncelikle herkesin Zafer haftasını kutluyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da saygı ve minnetle andığımı ifade etmek istiyorum.
Ağustos ayında öne çıkan diğer bir konu Ticaret Bakanlığına yapılan yeni Bakan Yardımcısı ataması idi. Yine yazıya başlamadan Ticaret Bakanlığına atanan yeni Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur Hanıma başarılar diliyorum. İlk defa özel sektörden bir kişi gümrük işlemlerinden sorumlu oluyor. Eski tabir ile gümrük müsteşarı oluyor. Gümrük işlemleri ile yaşanan sıkıntılar ve çözüm önerileri üzerine yoğun çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Hepimizin beklentisi ticarette tek bir bakanlığın söz sahibi olması. Çünkü en önemli mesele gümrükleme yöntemimiz. Gümrükleme işlemlerinde yaklaşık olarak 6 ayrı Bakanlık ve 333 adet farklı belge kullanılıyor. Bu yapıda sağlıklı bir işlem yapmak kolay olmuyor. Umarız yeni yönetim bu temel sorunun çözümüne çare olur.
İhracat bedelinin yüzde 80’ini 6 ay içinde getirilmeli
Son dönemde herkesin gündemindeki konu dövizdeki hareketlilik oluyor. Döviz artışı ile ilgili ekonomistlerin ortak noktası dövizdeki arzın eksik olması ve dövize olan talebin fazla olması. İktisat biliminin bize öğrettiği temel kural; kıt olan bir şeyin fiyatı artar. Basit düşünürsek dövizdeki artışın ana nedeni döviz talebimizi karşılayacak dövizin ülkemizde olmaması. Bunun en iyi örneğini aylık dış ticaret rakamlarına bakarak görebiliriz. Ticaret Bakanlığının resmi olmayan geçici dış ticaret verilerine göre, Ağustos ayında ihracat 12 milyar 389 milyon dolar, ithalat ise 14 milyar 875 milyon dolar oldu. Ağustos ayı kurların yüksekliği nedeniyle ithalatın azaldığı bir ay oldu. Buna rağmen döviz talebinin, arzdan daha fazla olduğu görülüyor.
Diğer taraftan, dış ticarette ödeme şeklindeki istatistiklere bakıldığında, ithalatın ağırlıklı olarak peşin, ihracatın ise vadeli yapıldığı görülüyor. İthalatta, ödemenin peşin olmasının ana nedeni % 6 Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) oluyor. Buna karşın ihracat bedelleri ise vadeden dolayı zaman alıyor. İşte bu noktada, 2008 yılı öncesi yürürlükte olan ihracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğuna ilişkin düzenleme yapıldı.
Düzenlemede öne çıkanlar
· Öncelikle düzenleme 6 ay süre ile geçerli olacak.
· Bedellerin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemeyecek ve söz konusu bedellerin en az %80’inin bir bankaya satılması yani Türk Lirası’na (TL) dönüştürmesi zorunlu olacak.
· İhracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunlu olacak.
· Peşin döviz karşılığında ihracatın 24 ay içinde gerçekleştirilmesi zorunlu. Buraya dikkat etmek gerekiyor. Çünkü düzenleme yürürlükten kalktıktan sonraki süreye tekabül ediyor. Dolayısıyla 2 sene içinde ihracat yapılmadığı zaman yürürlükte olmayan bu düzenleme nedeniyle bir cezai müeyyideyle karşılaşılabilir.
· İhraç edilen malların bedelinin süresinde yurda getirilerek, bankalara satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçılar sorumlu olacak. Ama ihracata aracılık eden bankalar, ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve satışının yapılmasını izlemekle yükümlü olacak.
· Süresi içinde bedellerin getirilip getirilmemesi hususunda vergi dairelerinin inceleme yetkisi olacak. Bu süreye uymayanlara yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşine kadar idarî para cezasıyla cezalandırılacak(1567 sayılı Kanun).
Ne yapılmalı?
Döviz hareketliliğine karşı dış ticaret işlemlerini ilgilendiren son hamle ihracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğu oldu. Düzenleme bir önceki (2008 öncesi) düzenleme ile paralellik arz ediyor. Bu nedenle ihracat bedellerinin yurda getirilmesi konusunda şirketlerin yeniden bir takip sistemi kurmaları gerekiyor. Daha önceki düzenlemeden farklı olarak peşin ihracat bedeli karşısında ihracat işleminin de 24 ay içinde tamamlanması (Dahilde İşleme Rejimi gibi bazı istisnalar hariç) bekleniyor. Bu noktada da şirketlerin ihracat departmanlarına özel bir takip yükümlülüğü doğuyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığının bu alanda bir hamle daha yapması gerekiyor. O da ithalat tarafındaki peşin döviz talebine neden olan KKDF uygulamasının yürürlükten kaldırılması. İlk yıllarda bankacılık sistemini geliştirmek için bir gereklilik olsa da şu an için döviz artışına neden olan bir enstrüman olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca şirketler için finansmanın maliyetli olduğu bu günlerde satıcı tarafından sağlanan en ucuz finansman aracı olan vadenin kullanılmasının da önüne geçiyor. Bu nedenle, toplam vergi gelirleri içinde on binde 5 olan bu fonun kaldırılması daha uygun gibi duruyor.