İFM küresel mi bölgesel mi?

Taylan ERTEN
Taylan ERTEN ANKARA'dan [email protected]

 

 

Herhangi bir ülkede bir şehir durup dururken  "uluslararası finans merkezine" dönüşebilir mi?  Bir şehir derken, sıradan olan değil, küresel finans odaklarının gözünde "küresel iş çevrilebilir" sınıfına giren şehirler kast ediliyor.
 
Yani, ekonomik gücü yüksek bir ülkede,  finans komuta kurum ve sistemleri gelişmiş, ortalama yaşam kalitesi en azından iyi, diğer özellikleriyle de cazip bir şehir.
 
İstanbul'u uluslararası merkez konumuyla küresel finans trafiğinin ana kavşaklarından biri hâline getirmek fikri, 9 uncu Kalkınma Planı'nın (2007-2013) hedefleri arasında yer alıyor.  Bu bakımdan, kısa bir tarihçeye sahip.
 
Peki, Türkiye yaklaşık 800 milyar dolar GSYİH üretebilen ekonomisi, piyasa değeri ölçütüyle dünya borsaları arasında 26'ncı sırada bulunan borsası ile İstanbul'u uluslararası merkez konumuna kaldırabilir ve bu konum sürdürülebilir mi?
 
Konu, tartışılmaya muhtaç görünüyor. Şu nedenlerle: (1) Uluslararası finans merkezi rütbesini alan şehirlerin tümü sadece nicelik değil nitelik olarak da gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerde. (2) Bu tür merkezlerin alt yapısında gelişmiş, her aklına esenin değiştirmeye kalkışmadığı bir hukuk ve yargı düzeni şart. (3) Türkiye'de bunlar ve bağlamdaki diğer yapısal/kurumsal şartlar ne kadar mevcut ve güvenilir?
 
Dünya ve Türkiye
 
Akıl kurcalayan bu tür sorulara verilmiş derli toplu cevapları Prof. Dr. Şükrü Tekbaş'ın raporunda buldum (*). Bilgileri bu rapordan aktarıyorum.
 
City of London'ın araştırmasına göre, dünyanın en önemli 10 finans merkezi başarım sırasıyla Londra,  New York, Singapur, Hong Kong, Zürih, Cenevre, Tokyo, Chicago, Frankfurt, Sidney.
 
Mastercard'ın önemli ticari merkezler araştırmasında bu şehirlerden 7 si listede yer alırken, İstanbul 75 şehir arasında 64 üncü sırada. Uluslararası endekslerde Türkiye'nin finansal hizmetler gelişmişlik düzeyine ilişkin başarım göstergeleri de parlak değil. Raporda bir de şu tespit dikkati çekiyor: "Bölgesel finans merkezlerinin en önemlilerinden olan Tokyo, Frankfurt ve Paris büyük ekonomilerine ve finansal piyasalarının gelişmişliğine rağmen, küresel finans merkezleri olarak kabul edilmemektedir. Bunun iki önemli nedeni bulunmaktadır: Bu ülkelerin finans sektöründe yabancı kurumlar yer alıyorsa da ağırlık yerli kurumlarda. Finansal ve hukuksal düzenlemeler karmaşık, düzenleyicilerin tutumları katıdır."
 
Şimdi, çoğumuzun küresel bildiği Frankfurt, Tokyo, Paris gibi şehirler yaslandıkları güçlü ülke ekonomilerine rağmen bölgesel merkez konumunda. ABD'nin ünlü New York'u bile finansal hizmet yetersizliği nedeniyle Londra'nın yanına yaklaşamıyor.
 
Bölgesel merkez
 
Bütün bunlara rağmen rapor İstanbul finans merkezi projesine ümitli bakıyor. Gerçi aktardığım analiz, ümidi daha çok rakiplerin içinde bulunduğu ekonomik sorunların devamına bağlıyor, ama çıkan sonuç Türkiye ve İstanbul için uluslararası iddiadan biraz daha gerçekçi. Analiz aynen şöyle: "Türkiye Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Orta Asya bölgelerinde en büyük ekonomiye sahip ülkedir. Bu coğrafi alanların birinde veya birkaçında bölgesel merkez haline gelebilecek potansiyele sahiptir. Doğu Avrupa bölgesinde rakipler arasında Varşova, Bükreş ve Budapeşte yer almakla birlikte Avrupa Birliği ve özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin yaşamakta olduğu ekonomik sıkıntılar dikkate alındığında, İstanbul bölgenin en önemli ticaret ve finans merkezlerinden biri olma konumunda olduğu görülmektedir."
 
Türkiye ve İstanbul için "en olabilir" seçenek bölgesel merkez konumu, strateji belgesi ve eylem planına da yansımış: Öncelikle 10 yıl içinde bölgesel, 30 yıl içinde de küresel finans merkezi.
 
(*) Prof. Dr. Şükrü Tekbaş Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığı ve akademik yönüyle  finans dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Bilgiler, İstanbul Üniversitesi Sermaye Piyasaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü imzasıyla yayımlanan "İstanbul Bölgesel ve Uluslar arası Finans Merkezi- Ekim 2012" raporundan.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Atilla Karaosmanoğlu 13 Kasım 2013