İflas ertelemesi ve vergilemeye etkisi
Belirli süreli ya da süresiz olarak kuruları şirketlerin faaliyete başladıktan bir süre sonra ülkenin ekonomik koşullarındaki olumsuzluklar, şirketin faaliyette bulunduğu sektörde rekabetin artması ve tüketici tercihlerinde meydana gelen değişmeler gibi nedenlerle, ya da yönetim hataları yüzünden varlıklarını sürdürmeleri zorlaşabilmekte, hatta sona erme tehlikesi söz konusu olmaktadır.
Gerek eski gerekse 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu’muz bu duruma düşülmemesi için tedbirler alınması konusunda yönetim kurullarını, şirket müdürlerini görevli kılmıştır. Eski TTK 324 ve yeni TTK 376’ncı ve 377’nci gerekli düzenlemeler yapılmıştır. TTK’nın bu amaca yönelik başka maddeleri de mevcuttur. TTK’nın anılan maddelerine göre yapılan değerlendirme sonucunda borca batık durumda olduğu ortaya çıkarsa şirketler bu durumumdan çıkmak için çeşitli yollara baş vurabilirler. Bunlardan biri de ifl as ertelemesi talebinde bulunulmasıdır.
İflas ertelemesi esasları
İflas ertelemesi ile ilgili son düzenleme 6102 Sayılı TTK madde 377 ile yapılmıştır. Buna göre’’ (1) Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak ifl asın ertelenmesini isteyebilir. Bu hâlde İcra ve İflas Kanunu’nun 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır.’’ Başvuru Ticaret Mahkemesi’ne yapılacaktır.
İflâsın ertelenmesine ilişkin 377’nci madde dört esasa işaret etmektedir. Bunlar aşağıdaki şekilde belirtilebilir,
● Birincisi bir iyileştirme projesinin varlığı halinde iflâsın ertelenebileceğidir.
● İkinci husus, iyileştirme projesinin emredici nitelikteki içeriği ile ilgilidir. 377’nci maddede, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunmak durumundadır. Kanımızca kanun koyucu, diğer tedbirlerle birlikte ifl âs konumunda bulunan bir sermaye şirketinin pay sahiplerinin sermaye, hatta nakdî sermaye katkılarıyla bu konumdan çıkabileceği düşüncesinden hareket etmiştir.
● Üçüncü esas, mahkeme iflâsın ertelenmesi talebi üzerine kayyımı derhal ataması gereğidir. Mahkemenin aldığı bu kararla yönetim kurulunun yetkileri tümüyle elinden alınarak kayyıma verilebileceği gibi, bu yapılmayarak, yönetim kurulunun karar ve işlemlerinin geçerliliği kayyumun onayına bağlanabilir. Kayyumun görev ve yetkileri mahkemece verilen ifl asın ertelenmesi kararında ayrıntılı olarak düzenlenir.
● Dördüncü esas, mahkemenin erteleme kararı üzerine borçlu şirket aleyhine 6183 Sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanu’na göre yapılanlar dahil olmak üzere, hiçbir takip yapılamayacaktır. Daha önce başlamış takipler de durdurulacaktır.
Takip işlemleri ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler bu sürede işlemeyecektir. Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehiniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez.
Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyumun verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir. Uzatma süreleri toplamı dört yılı aşamaz. Kayyum, mahkemenin belirleyeceği sürelerde ifl ası erteleme kararı verilen şirketin faaliyetleri ve işletmenin durumu hakkında düzenli olarak mahkemeye rapor verir.
İflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin ifl asına karar verir. Erteleme süresi dolmadan da , mahkeme kayyumun verdiği raporlardan şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin ifl asına karar verebilir.
Kanunda erteleme süresi içinde sadece takip açılamayacağından söz edildiğinden erteleme süresi içinde borçluya karşı iflâs davası dışında diğer davalar açılabilir fakat bunların sonucunda alınacak ilamlar takibe konulamaz. Buradan anlaşılacağı gibi hakkında ifl âs erteleme kararı verilen sermaye şirketi bu süre içinde( imtiyazlı alacaklar dışında) korumaya alınarak ticari faaliyetine devamı sağlanmaktadır. Malvarlığı muhafaza altına alınarak ticari faaliyetlerine devam etmesi ve durumunu düzeltmesi için kendine bir hareket imkanı verilmiş olmaktadır.
Erteleme süresi sonucunda şirketin mali durumunun düzelmesi halinde erteleme kararı amacına ulaşmış demektir. Bu durumda kayyım tarafından verilen rapor çerçevesinde mahkeme erteleme kararını kaldırır.
İflas erteleme kararının vergilemeye etkileri
● Şüpheli alacak ayrılmasına etkisi
VUK’un 323. maddesine göre; “’ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safh asında bulunan alacaklar; yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.’’
İflas ertelemesi kararı verilmesi halinde şirket alacaklılarının gerekli formaliteleri yerine getirerek şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacakları tartışma konusu olmuştur.
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede “ifl asın ertelenmesi, şirketi idare veya temsille görevlendirilmiş olanlar ya da alacaklılar tarafından iyileştirme projesinin hazırlanıp mahkemeye ibrazı ve mahkemenin de bu projeyi inandırıcı bulması halinde söz konusudur. Bu kararın verilmesi firmadan alacağı olanların alacaklarını tahsil etme imkânını ortadan kaldırmamaktadır.
Ayrıca İcra ve İflas Kanunu uyarınca ifl asın ertelenmesi uygulamasında icra takipleri engellenmektedir. Erteleme kararı dava açsın açmasın tüm alacaklılar bakımından sonuç doğuracağından diğer alacaklıların dava açmalarına ve icra takibi yapmalarına gerek yoktur.
Bu açıklamalar çerçevesinde, iflasın ertelenmesi kararının verilmesi ile ifl asa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecektir. Bu durumda İcra ve İfl as Kanunu uyarınca borçlunun takibi engellendiğinden şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olacaktır”, şeklinde görüş bildirilmiştir.
● Gecikme zammı uygulamasına etkisi
Bilindiği üzere 6183 sayılı Amme alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un gecikme zammında tatbik müddeti ve diğer hükümler başlıklı 52.maddesinde “Gecikme zammının tatbik müddeti amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müddettir.” hükmü yer almaktadır. Tahsilat Genel Tebliği’nde de ifl as ertelemesi iflasın açılması hükmünde olmadığından gecikme faizi uygulanmasına devam edilecektir görüşü açıklanmıştır.
● Haciz işlemlerine etkisi
İİK’nın 179/b maddesinin ilk fıkrasına göre, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacak ve evvelce başlamış takipler duracaktır. Bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemeyecektir. Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere amme alacakları da dahil olmak üzere borçlu nezdinde haciz işlemi başlatılamayacağı gibi, daha önce başlatılan haciz işlemi de iflasın ertelemesi süreci sırasında durdurulacaktır.
Seri; A, Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliği’nin ikinci kısmında yer alan “iflas Yoluyla Takip ve Konkordato” başlıklı 4.bölümünün 3.müddesine göre; “amme borçlusunun ifl asının ertelenmesine karar verilmesine halinde alacaklı tahsil dairelerince erteleme kararı devam ettiği sürece takip yapılamayacaktır.” Bu düzenleme ile idare de takip yapılamayacağını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
● Limited şirket ortaklarının takibine etkisi
6183 sayılı Kanun’un 35’inci maddesine göre, limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ancak; iflas ertelemesi kararı mahkemenin erteleme başvurusunda bulunan şirketin durumunu düzeltebileceği kanaatine dayanmaktadır. Verilen süre içinde takip işlemlerinin mümkün olmaması bu amaca yöneliktir. Takibat yapılmadan kamu alacağının tahsil edilemediği veya edilemeyeceğinin anlaşılması gibi bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu durumda limited şirket ortaklarının da takibata maruz kalmamaları gerekir.