İflas erteleme yasağı sonrası konkordato dönemi
Av. Dr. Umut KOLCUOĞLU
Bakanlar Kurulu, 31 Temmuz 2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin iflas erteleme taleplerini olağanüstü hal (OHAL) süresince dondurdu. Bu kararın altındaki temel neden olarak şirketlerin ifl as erteleme yöntemine yoğun bir şekilde başvurması ve bu yöntemi amacı dışında kullanması gösteriliyor. Nitekim iflas ertelemeye ilişkin devam eden dava sayısı üç binlere ulaşmış durumda. İflas erteleme uygulamasının OHAL süresince kullanılamayacak olması nedeniyle, uygulamada çok rağbet görmeyen konkordato, mali olarak zor durumda olan şirketlerin iflas ertelemeye alternatif olarak başvurduğu hukuki bir yol olarak öne çıkmaya başladı.
Konkordato, mali durumu bozulmuş borçluları korumayı ve aynı zamanda alacaklıların da alacaklarını kısmen de olsa tahsil edebilmelerini sağlayan bir uygulama. Mali durumu kötüye gitmiş ve borçlarını ödeyemeyen borçlu, alacaklıları ile anlaşarak borçlarını yapılandırıyor ve bu şekilde ekonomik faaliyetlerine devam edebiliyor. Borçlu ve alacaklıların uzlaşmasını esas alan konkordato, iflas ertelemeden temelde bu özelliği ile ayrılıyor. Taraflar arasında yapılan anlaşmanın mahkeme nezdinde onaylanması sonrasında borçlu, anlaşılan miktarı ödeyerek tüm borçlarından kurtuluyor. Konkordato, iflas ertelemeye nazaran alacaklıları daha aktif olarak sürecin içinde tutuyor. Borçlu açısından iflas ertelemeye göre daha “zahmetli” görünmekle birlikte, uzlaşma esasına dayanması ve taraf menfaatlerini dengelemesi açısından konkordato, borç yapılandırmalarında ciddi olarak değerlendirilmesi gerekli bir yöntem.
İcra ve İflas Kanunu, konkordatoyu adi konkordato, iflastan sonra konkordato ve malvarlığının terki suretiyle konkordato olmak üzere üç başlık altında düzenlemekle birlikte günümüzde en çok kullanılan yöntem olarak “adi konkordato” öne çıkıyor.
Adi konkordatoda borçlu veya alacaklılar icra mahkemesine başvuruda bulunarak konkordato sürecini başlatabiliyor. Alacaklıların da konkordato talebinde bulunabilmesi, taraflar arasındaki dengenin sağlanması açısından önem arz ediyor. Konkordato talebinin mahkeme tarafından onaylanması ile borçluya en fazla üç aylık süre veriliyor. Bu sürede borçlu aleyhine takip yapılması yasaklanarak borçlu ile alacaklılar arasında uzlaşmaya zemin sağlanmış oluyor. Borç yapılandırmalarında ticaret hayatının borçlu ve alacaklı arasındaki olağan akışına müdahalenin asgari seviyede tutulması kanımca önemli. Alacakların tahsil sürecini mahkeme kararıyla dört yıla kadar öteleyebilen iflas erteleme bu anlamda bir sorun yaratıyordu. Konkordato uygulamasında borçluya sağlanan dokunulmazlık süresi kısaltılarak, alacaklının da onayladığı bir süreç içinde alacakların daha hızlı bir şekilde tahsil edilebilmesi mümkün oluyor.
Konkordatonun mahkemeye sunulabilmesi için konkordato anlaşmasının kaydedilmiş olan alacaklı sayısının yarısını ve konkordatoya tabi alacakların toplam tutarının üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imzalanması gerekiyor. Gerekli çoğunluğun sağlanması halinde, konkordato anlaşmasını imzalamamış olsa dahi rehinli alacaklılar ve konkordatodan etkilenmeyen kamu alacaklıları dışındaki tüm alacaklılar yapılan anlaşma ile bağlı oluyor. Buradaki denge hiç şüphesiz önemli; bir taraftan alacaklılar arasında genel anlamda bir mutabakat sağlanmaya çalışılırken diğer taraftan anlaşmayı imkansız kılabilecek şekilde alacaklıların oy birliği aranmıyor. Alacaklılar ile borçlunun konkordato üzerinde anlaşması üzerine söz konusu anlaşma, denetim mekanizması rolünü üstlenen ticaret mahkemesinin onayına sunuluyor. Tarafların menfaatlerini göz önüne alarak inceleme yapan mahkemenin onay vermesini takiben borçlu, anlaşılan plan dahilinde borçlarını ödeyerek bu borçlardan kurtuluyor.
İflas erteleme uygulamasının OHAL süresince dondurulmasıyla birlikte son dönemde uygulamada fazla yer bulmayan konkordato için geçtiğimiz bir ayda on beş başvuru yapıldığı belirtiliyor. Konkordato uygulamasının en azından OHAL süresince ciddi şekilde artmasını bekliyoruz. Uygulamadaki ihtiyaçlara göre OHAL sonrasını da kapsayacak daha kalıcı düzenlemelerin bir an önce tartışılmasında şüphesiz fayda var. Bu anlamda, borçluya tanınan üç aylık sürenin biraz daha uzatılması ve alacaklı sayısına göre daha esnek karar alma mekanizmalarının uygulanması düşünülebilir.