İflas erteleme sürecinde AŞ yönetim kurulu üyeleri kamu borçlarından sorumlu tutulabilir mi?

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Yılmaz SEZER - Güncel Group Yönetim Kurulu Başkanı

İflas erteleme sürecinde, ilgili mahkeme tarafından uygun görülen iyileştirme projesine göre ticari faaliyete devam edilmektedir. Süreç sonunda başarıya ulaşılabilir, ödemeler yapılabilir ve ticari hayata devam edilebilir. Öte yandan başarı sağlanamayarak iflas ya da konkordato sürecine de gidilebilmektedir. Mahkemenin verdiği erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takibin yapılamayacağı ve evvelce başlamış takiplerin duracağı; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetlerin işlemeyeceği konu hakkında ki yasal düzenlemeler ile hüküm altına alınmıştır.

Diğer bir ifadeyle iflasın ertelemesi sürecindeki şirketlere (6183 sayılı Kanun kapsamında olan) vergi ve SSK borçlarından dolayı da takip yapılamamaktadır. İflas erteleme sürecinin uzaması durumlarında, Maliye Bakanlığı’nın ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun mevcut alacaklarını tahsil etmek anacıyla anonim şirketlerin yönetim kurulu üyelerine müracaat ettikleri görülmektedir.

Oysa VUK. 10. maddesi ve 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinde “Tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıfl ar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” hükmünü içermektedir. 6183 sayılı Kanun’un 3. maddesinde “tahsil edilemeyen ve tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı”nın ne anlama geldiği açık ve net bir şekilde açıklanmıştır. Vergi alacağının anonim şirketlerin yönetim kurulu üyelerinden tahsil edilebilmesi için kanun hükmünden kaynaklanan şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ayrıca ihtiyati tedbir kararı nedeniyle kurum borçlusu şirket hakkında takip yapılması da mümkün değildir. Davaya konu kurum alacağının kurum borçlusu tüzel şirketten tahsil edilememesi mahkeme kararı ve yasa hükmünden kaynaklanmaktadır. Çünkü; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi ve 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinde sözü edilen “haklı sebep “ kavramı kapsamında olduğu tartışmasızdır.

Şirket yönetim kurulu üyelerinin, şirketin kuruma olan borçlarından sorumluluğu ”haklı sebep olmaksızın“ ödememe hali ile sınırlı olup, haklı bir nedenin varlığı halinde şahsen sorumluluğuna gidilemeyeceği de kanunun amir hükmüdür. Kaldı ki Yargıtay’ın görüşleri de bu doğrultudadır. Bütün bu açıklamalar doğrultusunda iflas ertelemesi sürecinde olan anonim şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin ödenmeyen kamu borçlarından dolayı sorumlu tutulmaması gerekmektedir. Ayrıca sorumlu olsalar bile bu sorumluluğun tüm yönetim kurulu üyeleri için değil, şirketin temsil ve ilzamından sorumlu yönetim kurulu üyeleri için olması gerektiği ise bilinen bir gerçektir. Burada unutulmaması gereken diğer bir önemli konu ise, Kanun hükümleri gereği, iflasın ertelemesine karar veren mahkeme, erteleme kararı ile birlikte kayyım atanmasına karar vererek yönetim kurulu üyelerinin yetkilerini kayyıma devredebileceği gibi, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğini kayyımın onayına bağlı kılmakla da yetinebilmektedir. Bize göre uygulamada iflas ertelemesi sürecinde söz konusu vergisel ödevleri yerine getirmek için kimin yetkili ve/veya sorumlu olduğu önem arz etmektedir. Bu durum kanun hükmü gereği iflas ertelemesi veren mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Mahkeme almış olduğu kararda yönetimi hiç değiştirmez ise sorumlu devam eden yönetim olacaktır, yönetime kayyım atanması halinde ise sorumlunun kayyıma ait olacağı tartışılmaz. Yönetimin mevcudiyetini sürdürmesi, ancak kayyım onayı ile çalışması halinde ise, sorumluğun müştereken hem mevcut yönetime hem de kayyıma ait olması gerektiği tarafımızdan değerlendirilmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar