İdeoloji, eğitim ve ekonomi

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Türkiye'de eğitim hep tartışma konusu oldu. Bu yeni bir olgu değil. Tanzimat'tan, bugüne değin bu tartışma sürüyor. Tartışma çoğunlukla da tarafların biri birlerini ideolojik davranmakla suçlaması ile başlıyor ve bir türlü bitmiyor.

Yaklaşık iki haftadır süren ilköğretim ve ortaöğretimde kesintili 4+4+4 eğitim modeli ile ilgili tartışmaları izliyorum. Tartışanların çoğunluğunun kullandıkları kavramların içini dolduramadıklarını görüyorum. Hatta bu konuda ateşli konuşmalar yapan birisine ideoloji ile ne anlıyorsun diye sorduğumda doğrusu, tutarlı iki cümle kuramadı.

Bundan dolayı ben de yazıma ideoloji kavramı ile başlamak istiyorum. Orhan Hançerlioğlu'nun Felsefe Ansiklopedisi adlı kitabında ideoloji kavramı şöyle açıklanıyor: İdeoloji (Osmanlıcası fikriyat, İlmi Tasavvur) toplumun maddi altyapısınca belirlenen siyasal, felsefesel, dinsel, sanatsal vb. gibi düşünce biçimlerinin tümü. Fransız düşünürü Destutt de Tracy tarafından idea sözcüğüyle logos sözcüğünün birleştirilmesi ile yapılmış ve düşünceyi inceleyen bilim anlamında ileri sürülmüş"…, ideoloji akımının gözden düşmesi ile kavram küçümsenen bir anlam kazanmıştır. "Napolyon da bütün filozoflara, onları küçümsemek için ideologlar demiştir" .Kavramı öğrendik. Şimdi tartışmanın içine biz de girelim.

İdeoloji kavramı her ne kadar sürekli eleştirilse de, eleştirilenlerin kendisi de ideolojik davranmıştır. Demek ki ideoloji kavramının kendisi değil, karşı tarafın ideolojisi kötü. Bugün Kemalist ideoloji yerden yere vuruluyor. Halbuki bundan yetmiş yıl önce tam tersi bir durum söz konusu idi. Günümüze geldiğimizde farklı ideolojiler (kendileri bunu kabul etmiyor) egemen hale gelince, Kemalist ideoloji kabul edilmeyen bir düşünce sistemi  haline  geldi.

Kavram üzerinde bu kilitlemenin tersi, bilimin özgürce yapılması ve kimsenin, hiçbir düşüncenin, hiçbir ulusun ve hiçbir dinin egemenliği altında yapılmaması yani bilimin özgür olmasıdır. Gelişim bu yönlü olursa ideoloji kavramı da ardıl hale gelir. Türkiye'deki tartışma ise bir ideolojinin, şu anda güçsüz hale getirilen karşı ideolojinin tümü ile yok edilmesi çabasıdır.

Süre giden tartışmada Hükümet kanadı açık davranmıyor. Hedef İmam Hatip okullarının önünü açmak.Bu açıkça söylenmiyor, hep dolambaçlı yollara başvuruluyor. Bunun tersi yapılsa, yani İmam Hatip okullarına biz ağırlık vermek istiyoruz dense, sorun çözülecek. Hükümettin bu isteğini de saygı ile karşılamak gerekir. Hükümet her ne kadar ideolojik davranmayanın kendisi olduğunu söylese de, tavrı tümü ile ideolojiktir. Bu da olağandır. Çünkü adına demokrasi denilen ve çoğulculuğa dayanan ideolojik sistem buna izin verir.  

Benim kabul edemediğim bu eğitim modeline karşı çıkanlara yapılan ideologlar suçlamasıdır. Napolyon bir diktatördü, bu suçlamayı iki yüz yıl önce yaptı. Bunun şimdi, 2012 yılında yapılması, üstelikte ideoloji karşıtı bir tavırla yapılması bana anlamlı gelmiyor.

Bu yazıyı yazmaya karar verince, akademik alışkanlık gereği yeniden bir okuma yaptım ve daha önce okumadığım bir makale ile karşılaştım. Akşit, B., Şen, M ve Coşkun, M. K. tarafında 2000 yılında yapılan ve "Modernleşme ve Eğitim: Ankara'daki Orta Öğretim Okullarındaki Öğrenci Profilleri"  başlığını taşıyan makale ilgimi çektim. (Çalışma F. Atacan, et. al. (der.) Mübeccel Kıray için Yazılar, Bağlam  Yayınları, İstanbul, 2000: 57-76. içinde). Çalışmayı okuyunca birkaç önemli sonuç çıkıyor:

-İmam Hatipli (İHL) öğrencilerin aileleri eğitimsiz. İHL kız öğrencilerin annelerinin %20'si eğitimsiz, %61'i ilkokul mezunu. Bu oranlar Normal Devlet Liselerinde (NDL) sırasıyla %13 ve %41. Bu iki lisedeki tablo Anadolu Liselerinde (AL) tersine dönüyor. AL'li öğrencilerin annelerinin %57'si üniversite, %30'u lise eğitimi almış. Babalarda durum biraz farklı. Fakat çocukları uzaktan eğitime mahkum ettiğimizde baskın olan anne olacak. Annenin eğitimi de ortada.

-Okul türlerine göre öğrencilerin okudukları gazeteler, izledikleri TV kanallarına göre gruplandırıldıklarında tablo daha da netleşiyor. İHL'li öğrencilerin %55,4'ü İslamcı, milliyetçi gazeteler okuyorlar. Yine bu öğrencilerin %46,1'i İslamcı TV kanallarını seyrediyor.

Bu öğrencilerin tercihleri yanlıştır demek ideolojik davranış olur. Fakat bu okulların ideolojik eğitim yaptığı kesindir. Dolayısıyla kayıtsız koşulsuz bu okulları savunanları ideolojik davranıyor demek durumundayız.

Sonuç: Eğitim sisteminde yapılmak istenen değişim ideolojiktir. Bu eğitimden geçen gençler hangi buluşları, innovasyonları yapacak, marka yaratacak beşeri sermayeye sahip olacaklar mı, hangi spor türünde uluslararası başarı elde edecek, hangi müzik alanında başarı sağlayacaklar, hangi ileri teknoloji ile üretim yapan sektörde çalışacaklar? Getirilecek olan eğitim sistemi ile yetişenler bunların hiçbirini yapılamaz.

Ancak bu sorulara şöyle de yanıt verenler olabilir: Onlar milletvekili olacak.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019