İddaa ihalesinde ne olur?
Eskiden özelleştirme ihaleleri, lisans devirleri, işletme hakkı devirleri çok önemliydi. İhaleler televizyonlarda canlı yayınlanır, ihale edilen rakamların büyüklüğüne ne kadar şaşırdığımızı gösteren haberler, yayınlar okurduk. İddaa oyununun 2007 yılında yapılan ihalesi de aynen böyle bir ihaleydi.
Spor Toto Teşkilatı, İddaa oyununu hangi firmanın oynatacağını belirlemek için 10 yıllığına ihaleye çıkmıştı. İhalede aranan, toplam İddaa cirosundan ne kadar komisyon alınacağı üzerineydi. Yani en düşük komisyon teklifini veren kazanıyordu.
2004 yılında yüzde 16 komisyon ile başlayan, sonra yüzde 11’e inen komisyon, ihale sonucunda 10 yıllığına, sadece yüzde 1.4 komisyon oranı ile İnteltek’te kaldı.
İhaleyi kazananın yapabileceği tek şey, onda birine inen komisyon geliri ile aynı operasyonu yönetebilmek için oyunun cirosunu mümkün olduğunca büyütmekti. Burada başarılı olunduğunu kabul etmek gerekir. Aradan geçen 10 yılda, oyun 10 milyar TL’lik bir ciroya ulaştı.
Ancak ihalenin süresi Ağustos 2018’de doluyor. Dolayısıyla, şimdi gelinen noktayı yeniden tartmanın zamanıdır.
Çünkü bu arada çok önemli değişimler oldu.
1) Yasadışı bahis, teknolojinin de katkısıyla inanılmaz boyutlara ulaştı. MASAK raporuna göre, 5 milyon kişi, her yıl 50 milyar TL’lik bahis oynuyor. Devletin buradaki kaybı, inanılmaz boyutlara ulaştı.
2) Spor Toto Teşkilatı’nın uyguladığı ikramiye dağıtım tutarı, yüzde 50 ile sınırlı. Yani oyunun cirosunun yüzde 50’si ikramiye olarak dağıtılabiliyor. Bu miktar düşük olunca, iki büyük sorun doğuyor:
a) Maçlar için oranlar düşük kalıyor. İllegal bahisin en büyük iki avantajından biri yüksek oran. Bugün 1-0-2 oyunu, (yani maçı kim alır) İddaa’nın yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor. Sadece bu oyunda iddaa’nın oranları ile yasadışı arasında yüzde 15-20 gibi bir oran farkı oluyor.
Yine elektronik bayiler ile konuştuğumda, kişi başına ortalama kupon büyüklüğünün 10 ile 15 TL arasında olduğunu öğrendim. Örneğin, 10 TL’lik bir kuponda 1’e 5 kazandığınızı varsayalım. İddaa’da 50 TL olan kazanç, yasadışında 60 TL’ye kadar çıkabiliyor. Bu önemli bir fark.
b) İkramiye oran düşüklüğü, tek maç açma imkanını daraltıyor. 3 ya da 4 maç bağlayarak oynama zorunluluğu, aslında düşünülenin tam aksine sonuç veriyor, kayıp oranını artırıyor. Elektronik bayiler ile konuştuğumda, 100 kupondan ortalama 4’ünün kazanabildiğini, tek maçlarda kazanan oranının çok daha yüksek olduğunu söylüyorlar. Aslında oyuncuyu korumaya çalışırken, onu çok daha yüksek riske maruz bırakmış oluyoruz. Zira haliyle 3 maçı birden bilmek, 1 maçı bilmeye göre daha zor.
c) Açılabilen canlı oyun sayısı son derece düşük kalıyor. İşin asıl koptuğu yer de burası. Çünkü yasadışı bahis oynayanlara “Neden” diye sorduğunuzda, şu yanıtı alıyorsunuz: Çünkü biri canlı, biri ölü.
Herhangi bir regülasyon olmadığı için KKTC’de, Güney Kıbrıs’ta ya da Cebelitarık gibi vergi cennetlerinde kurulan yasadışı bahis şirketleri, ilk taç, ilk korner, ilk sarı kart gibi tamamen “kumar” mantığıyla çalışan canlı oyunlar oynatabiliyor. Biz içerde sadece maça canlı oyun imkanını artırsak bile çok önemli bir adım olur. İddaa çok önemli bir oyun. Çünkü regülasyona tabi ve hem devlet hem de Türkiye’deki spor kulüpleri için çok önemli bir gelir kapısı.
2016 yılına ilişkin Sayıştay raporu şunları söylüyor:
- Toplam gelir 8.3 milyar TL. Bunun 4.8 milyar TL’si oyunculara dağıtılmış.
Şans Oyunları Vergisi’nden 412, kamu payı olarak 332 milyon TL alınmış. İsim hakkı ve Futbol Federasyonu gelirleri olarak 410 milyon TL ödenmiş. Spor Genel Müdürlüğü’ne 736 milyon TL gitmiş. 1.5 milyar TL’lik KDV elde edilmiş. Vergi dahil gelir 9.5 milyar TL. Bu sene için beklenen ciro 10.5 milyar TL civarında. Enflasyon dikkate alındığında, artış hızı reel olarak daralmaya işaret ediyor. Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın bu alanda çok aktif çalıştığını, bu alanı önemsediğini biliyorum. Devletin farkındalığını, MASAK’ın yasadışı bahisi son dönemde hiç olmadığı kadar tarumar eden operasyonlarından da anlayabiliyoruz.
Bu çok doğru ve önemli.
Ancak yeterli değil. Çünkü sorunun kökünü kurutabilmek için, iddaa ile yasadışı bahis arasındaki getiri farkını dengelemek gerekiyor. Bunun yolu da ancak dağıtılan ikramiye miktarını artırmaktan geçiyor. Bu miktar artacak ki, canlı oyun sayısı artabilsin, oyunlardaki oranlar yükselebilsin.
Sonuç şu...
Devlet yeni ihaleye kadar MASAK’ın çabalarına getiri farkını da ekleyebilecek bir ikramiye dağıtım mekanizması eklerse, kıran kırana bir ihale olur, herkes kazanabilir. Dağıtılan ikramiyenin artması, devletin oransal olarak daha düşük gelir elde etmesi anlamına gelir. Ancak ikramiye arttığında yasa dışı bahisten kayacak olan yüksek ciro, devletin daha yüksek gelir elde etmesiyle sonuçlanır. Mevcut haliyle çıkılacak bir ihalede ise komisyon oranı muhtemelen düşmez, büyük olasılıkla yükselir.