“İçeriden olması iyi, şimdi başkan test edilecek”
Murat Çetinkaya’nın atanmasını ardından biri içerden atanmış, biri dışardan göreve gelmiş iki eski başkanla sohbet ettim. Özetle söyledikleri şu oldu:
“Atamanın içeriden ve erken olması belirsizliği ortadan kaldırdı. Güven sağladı. Yeni Başkan'a piyasanın kredi vermesine neden oldu. Şimdi piyasalar ve kamu yönetimi daha önce bizleri ölçtüğü gibi, yeni başkanı da test edip ölçecek.”
PPK toplantısında nasıl bir tutumun doğru olacağını indirim olursa ne kadar olmasını beklediklerini sordum.
“ Geçen yıl nisan ayında enflasyon yüzde 1.63’tü. Son on yılın aylık ortalamalarına göre bu yüksek bir orandı. Bu yıl ilk aydaki yüzde 1.82’lik artışın ardından, iki ay bindeli oranlarla eksi enflasyon rakamları gördük. Nisanda da düşük enflasyon bekleniyor. O nedenle PPK’da bir indirim kararı çıkmasını beklemek yanlış olmaz. Ama hızlı bir indirime gidilmemeli. 50 baz puan indirim beklenebilir. PPK’nın aldığı kararların etkisi üç ayda görülür. Onun için aylık verilere göre değil, yıl sonu beklentilerine göre karar alınmalıdır.”
Başkanın tavrı bu kadar önemsendiğine göre “PPK kararlarında sadece onun sözü mü geçer, karar mekanizması nasıldır? Başkanın ağırlığı var mıdır?” sorusu aklıma geldi, onu yönelttim:
“Başkanın ağırlığı vardır, ama işleyişi bilmekte yarar vardır. PPK toplantısından bir gün önce Bankanın Ekonomik Araştırma, piyasalar gibi birimlerinin genel müdürleri, uzmanlarıyla birlikte gelip PPK üyelerine bilgi verirler. Toplantı sabahında bu kez genel müdürler, PPK üyelerinin aldıkları bilgiler ışığında doğan sorularına cevaplar verirler. Hazine Müsteşarı ya da yardımcısı da gelip izler. Toplantı başladığında Başkan kendi görüşünü açıklayıp, sonra tek tek üyelere söz verir. Her toplantıda farklı üyeden başlayarak ve çapraz yürütülerek PPK üyelerinin görüşlerini açıklamalarını ister. Başkanın görüşüne uygun sonuç çıkarsa karar alınır. Aksi halde uzlaşma sağlanana kadar turlar yapılır, sonuca ulaşılır...”
Bu kararın oluşmasında piyasanın durumu nedir? Sorusunu yöneltiyorum:
“Merkez Bankası ekonominin yönetiminde herkesten fazla bilgiye ve veriye sahiptir. Piyasayı önceden yönlendirebilmeli, istediği noktaya, açıklayacağı karardaki sonuca, güvenecekleri noktaya getirebilmelidir.”
Ya hükümetin bilgilendirilmesi nasıl olmalıdır?
“Merkez Bankası'nın görevleri arasında hükümete danışmanlık görevi de vardır. Hükümetle sürekli ilişki içinde olarak elindeki verilere dayalı bilgilendirme yapmalıdır. Diyalog icersinde olmalıdır.”
Peki, bu konuda pratikte karşılaştığımız olumsuzluklar nereden kaynaklanıyor?
“Genellikle ekonominin yürütücüsü konumundaki bakanlarla Merkez Bankası uyumlu çalışıyor. Benzer değerlenrdirmeli açıklamalar yapıyorlar. Ama bazı bakanlar, popülist bir tutumla Merkez Bankası'na eleştiriler yapıp, piyasada şüphe doğuruyorlar. Bu tür tutumlar dalgalanmayı artırıyor. Ülkemize para getirecekleri tereddüte sevk ediyor. Yabancı çıkışlarını artırıyor. Merkez Bankası yönetimi hükümetle sürekli diyalogla bunun önüne geçecek bilgi akışını sağlayabilmelidir. Zaman zaman geçmişte bu konuda aksamalar oldu, sorunlar yaşandı. Yeni dönemde hükümet ile Merkez Bankası sürekli diyalog içinde bilgi alışverişinde olmalıdır.”
İki eski Başkan da yeni Başkan'a başarılar dilerken, kurumun kadrolarının, bilgi kaynaklarının gücünün ve kurum olarak bağımsızlığının kendisine kararlarında büyük imkan sağladığına inandıklarını belirttiler.
Ben de yeni görevinde Murat Çetinkaya’ya başarılar ve iki eski başkanın vurguladığı piyasaların testini kolaylıkla aşmasını diliyorum...