İçeriden de dışarıdan da Türkiye kaygı verici bir durumda

Güventürk GÖRGÜLÜ
Güventürk GÖRGÜLÜ PAZARLAMA 3.0 [email protected]

Zaman zaman bu köşeden ülke gidişatına değindiğimiz oluyor. Esas konumuz pazarlama, ama bazen konumuzla dolaylı olarak ilgili siyasi veya toplumsal konulara da giriyoruz. Bazen de pazarlamayla hiç ilgisi olmasa da gidişat hakkında birkaç söz söyleme ihtiyacı hissediyoruz. 

İşte bu hafta da bir şeyler söylemenin artık zorunlu olduğu bir zaman. Zira pazarlamadan, ticaretten söz etmek için toplumsal hayatın, siyasetin, bir dereceye kadar yolunda gitmesi, kısaca “Hayatın normal akması” gerekiyor. Toplumda travmanın en üst düzeye çıktığı, siyasi kutuplaşmanın tepe yaptığı bir noktada neyi alıp neyi satmaktan, neyi pazarlamaktan, hangi inovasyondan söz edeceğiz? Ticaret için, alışveriş için, yatırım için ayağınızın altında bir zemin olması gerekir. O zemin, karnınızın doyduğu, işinizin gücünüzün yerinde olduğu, kendinizi, ailenizi, çocuklarınızı, yakınlarınızı güvende hissettiğiniz, kısaca huzurunuzun olduğu bir ortamdır. Yıllardır çevre ülkelerde gördüğümüz gibi, o zemin bir kere altınızdan kaydı mı yerine getirmesi çok, ama çok zor bir zemindir. 

Hatırlarsınız, geçen yılın son yazısında “2015'te inovasyon yapacak kadar huzur olur mu?” diye sormuştuk. Sorunun cevabı zaten belliydi, ama bence haziran seçimlerinden sonra artık kesinleşti: “Hayır olmaz!” Hatta 2015’te olmadığı gibi 2016’da, 17’de belki daha sonrasında da o huzur olmayabilir. Seçim sonrası gelişmelerle bir kez daha anladık ki, Türkiye, moda deyimle bir türbülansa girmiş durumda ve uzun süre de çıkacak gibi görünmüyor. Türbülansın esas nedeni ise ne seçim tekrarı ne de çoktandır yaşadığımız ekonomik daralma… Esas neden, Cilvegözü, Reyhanlı, Niğde, Mersin, Adana, Diyarbakır, Suruç  ve aslında buraya sığmayacak kadar uzun bir liste oluşturan şiddet zinciri. Bu zincirin son halkası Ankara’da yaşanan büyük katliam… Bütün bu yaşananlardan anlaşılan o ki, şiddet, dozunu artırarak devam edecek ve Türkiye’yi her gün daha fazla pençesine alacak. Zira toplumdaki kutuplaşma düzeyi sürdürülebilirlik sınırlarını çoktan aşmış durumda.Yaşanan faciadan daha da kötüsü veya faciayı daha da kötüleştiren bir durum var.

Toplumun bir bölümü, 99 insanın ölümüne ve yüzlerce kişinin yaralanmasına üzülmek bir yana, açık açık sevindiğini  belli ediyor ve “keşke daha fazlası ölseydi” diye temennide bulunuyor. Hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşu, bayraklar ve tekbirler eşliğinde protesto ediliyor. Toplumdaki bölünmüşlük öylesine  bir noktada ki, yabancı gazeteler televizyonlar “Türkiye’yi ne acı ne de sevinç birleştirebildi” diye buradaki kutuplaşma üzerine haberler yapıyorlar. Yani yalnızca burada yaşayan bizler endişeli değiliz. Dışarıdan bakanlar bile bizim için kaygılanmaya başladılar. 

İş dünyası örgütleri Haziran’dan beri “Gündemin artık ekonomiye dönmesi gerekir” diye çağrılar yapıyor. Bu, içinde bulunduğumuz durumda ne yazık ki umutsuz bir çağrı. İş hayatı pek çok noktada durmuş halde. Yeni yatırımlar, yeni projeler, yeni anlaşmalar hep bekletiliyor. Pek çok firma ne için beklediğini de bilmiyor, ama bekliyor. Çünkü işlerin ilerleyeceği bir ortam yok. 

Olacak mı, olmayacak mı diye seçim beklenecek, hükümetin kurulması beklenecek, durumun normalleşmesi beklenecek ve bunlar uzun süre beklenecek. Önümüzdeki seçimden dünyanın en istikrarlı hükümeti bile çıksa, toplumdaki kutuplaşma ortadan kaldırılamadığı sürece hayatın normale dönmesi çok zor görünüyor. Zira bu ülke, birbiri ardına pek çok ekonomik kriz atlattı, ama bir ekonomik krize ilk kez bu denli büyük bir toplumsal kırılma içinde giriyor. Türkiye 10 Ekim katliamıyla yeni bir evreye girmiş durumda. Hem ülke içi, hem de ülke dışı dengeler çatışma yaratmaya müsait. Umarım bütün bu olumsuz koşullarda toplumun sağduyusu galip gelir de ülkeye barış ve demokrasi getirecek bir gelişme ortaya çıkar. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Orta vadeli temenniler 21 Eylül 2018