“İcat çıkarma! Onlar yapamamış sen mi yapacaksın?” diyenlere kulak asmayın!

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler [email protected]

Uluslararası alanda en çok iş yapan 100 müteahhitten biri olan Ant Yapı, yurt içinde 30, yurt dışında 80’i aşkın tamamlanmış projeye imza attı. 1991’de Kadir Tokman, Mehmet Okay, Hasan Yılmaz ve Cengiz Karaduman tarafından kurulan şirketin, bugün 10 binin üzerinde çalışanı var. Rusya, İngiltere ve ABD’deki uluslararası iştiraklerinin yanı sıra turizm alanında da faaliyet gösteriyor. Ant Yapı’nın, halihazırda yurt içinde Anthaven, Antwell ve Galataport olmak üzere 3 proje, yurt dışında dünyanın 3 farklı ülkesinde inşası süren 27 projesi bulunuyor. 

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir basın buluşmasında, Ant Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Okay şirketin gelişim öyküsünü anlattı. Okay’a başarının gerisindeki düşünce yapısını sordum. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememeyi öğrendim “ yanıtını verdi:

Önce Ant Yapı hakkında kısa bir bilgi alalım...

Ant Yapı yurt içi faaliyetlerini hem taahhüt hem de proje geliştirme şeklinde yürütüyor. Türkiye’nin ilk kanal konseptli projesi Alaçatı Port’u 2009’da, Türkiye’nin en yüksek ikiz kuleleri olan Anthill’i 2010 yılında tamamladık.

Geçen yıl inşaatına başladığımız Çamlıca’daki Antwell projesi, Acıbadem Sağlık Grubu’yla birlikte, sakinlerinin sağlık ihtiyaçlarına da yanıt verecek şekilde tasarlandı. Projeyi, bu yıl 2019 Eylül ayında teslim etmeyi hedefliyoruz., Galataport projesinde de taahhüt şeklinde çalışmalar yürütüyoruz.

Yurt dışındaki projeleriniz neler?

Rusya’da, Avrupa’nın en yüksek binası unvanını alan OKO Towers, Soçi Olimpiyat Köyü ve Domodedovo Havaalanı Terminal 2 binası olmak üzere birçok önemli projeye imza attık.

Avrupa ve Amerika’daki girişimleriniz ne durumda?

2015’de İngiltere, 2016’da Amerika gibi gelişmiş pazarlara girdik. Londra’nın en iddialı ve prestijli projelerinden biri olan Belgravia Gate bir dönüm noktası oldu. Daire satış fiyatlarının 9 milyon ile 67 milyon euro arasında değiştiği bir projenin müteahhitliğini üstlenmemiz, bize başka projeler getirdi. 

Londra’nın önemli bölgelerinden Eaton’da 2 konut projesi, Marylebone’da Harcourt House projesi ve yeni gelişmekte olan Seven Sisters semtindeki Apex Houses konut kompleksini hayata geçirdik. Kısa sürede Londra pazarında 185 milyon dolarlık kontrat hacmine ulaştık.
New York’ta 401 West Rezidans projesiyle çalışmaya başladık. Kısa sürede New York’un sembol binalarından olan ve Manhattan’ın Tacı olarak nitelenen “The Crown Building”in renovasyonunun ana yükleniciliğini üstlendik.

Turizm yatırımlarınız için Bodrum’u seçtiniz...

2018 ortalarında Bodrum’da başladığımız Anthaven projesi tüm hızıyla devam ediyor. Anthaven, daha önce geliştirdiğimiz kanallı evler projesi Port Alaçatı’nın daha gelişmiş bir versiyonu. Dünyanın en büyük zincir otel grubu olan Radisson ile de anlaştık. Şirket, lüks segmentte yer alan Radisson Collection markasını Türkiye’ye getiriyor. Toplam üç etap ve 600 konuttan oluşan projenin ilk etabında bulunan 162 sahil evini 2020 yazında teslim etmeyi planlıyoruz. 80 odalı otel ve ticari bölümler ise 2021 başında tamamlanacak.

Özellikle vurgulamak isterim ki, hiçbir ağacın zarar görmediği Anthaven’da proje tamamlandığında 3000’den fazla yeni ağaç dikmiş olacağız. Çevredeki floraya uygun olarak, binlerce çiçek, begonvil, selvi ve zeytin ağaçları da olacak. Ayrıca, bölgedeki mevcut kaktüs ve okaliptüsler de korunarak sayıları artırılacak.

Projenin değeri ne kadar?

Anthaven projesinin değeri 300 milyon euro. İlk etabının değeri ise 100 milyon euro.
Bir başarı öyküsü dinledik, bu yolculuk nasıl gerçekleşti?

Dünyanın en güzel coğrafyasında yaşıyoruz. Bu ülkeye sahip çıkmak için önce değerini çok iyi bilmeliyiz; değer bilmek de değer katmakla olur. Bu topraklara sahip çıkmak adına atalarımızın müthiş mücadeleler verdiğini unutmadan ve de yeni nesillere güçlü bir ülke bırakmak için çok çalışmamız gerek.

Bana çalışma azmimi ailem ve iki öğretmenim aşıladı. Biri aynı zamanda teyzem olan biyoloji öğretmeni Meliha Şirin, diğeri ise edebiyat öğretmenim Sevinç Hanım. Bu değerli insanlardan özellikle “icat çıkarma - onlar yapamamış sen mi yapacaksın” düşüncesinin yanlış olduğunu “adam sendecilik” yapmamayı, “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” dememeyi, her zaman sorumluluk almak gerektiğini öğrendim.

Başarmak için ne gerekiyor?

Başarmak için ısrarla, özgüvenle çalışmak şart. Yapamazsın diyenlere inat, yapabildiğimizi gösterebilmeliyiz. Çünkü bugüne kadar yaşadıklarım; her şeye rağmen hep pozitif düşünmenin çok önemli olduğunu, hep kazandırdığını ve sonuçlarının hep iyi olduğunu gösterdi.

Türkiye’ye 400 milyon dolarlık sosyal sorumluluk katkısı

Bir sosyal sorumluluk projesine başlamak çok değerli, ancak asıl değerli olan onun arkasında durmak. İyi günde, zor günde sürekliliğini sağlamak. Üst yönetimden, şirkete yeni katılan stajyerlere kadar projeyi herkesin sahiplenerek gurur duyduğu bir hale getirmek.

Bu yaklaşımın en güzel örneklerinden birisi 2005 yılında Doğuş Grubu’nun kuruculuğuyla yola çıkan Bodrum Müzik Festivali. 14 yıldır Doğuş Grubu’nun desteğiyle can bulan festival, Bodrum’un sanat rotası haline gelmesinde önemli katkıları olan bir etkinliğe dönüştü. Festival, her yıl, dünyanın en önemli müzik merkezlerinde konser veren yıldızları ağırlıyor. Ülkemizin birbirinden değerli isimlerini buluşturuyor. Daha da önemlisi, kariyerinin henüz başında olan genç yeteneklere destek vererek, geleceğe yatırım yapıyor.

Bodrum Müzik Festivali bu yıl 22 – 25 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival öncesinde basınla buluşan Doğuş Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere, “Kültür ve sanatın farklı dallarını desteklemek ve geliştirmenin, Doğuş Grubu için diğer faaliyetler kadar önemli” olduğunu vurguladı. Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit F. Şahenk’in tüm çalışmaları bizzat yakından takip ettiğini belirten Karadere, topluluğun son 12 yılda yüzde 80’i Türkiye’ye olmak üzere toplam 8.6 milyar dolar yatırım gerçekleştirdiğini ve Türkiye’deki, çeşitli projelere 400 milyon dolara yakın sosyal sorumluluk katkısı sağladığını anlattı.

Doğuş Grubu Neler Yapıyor?

1992 yılında Doğuş Grubu kurucusu merhum Ayhan Şahenk adına kurulan Ayhan Şahenk Vakfı aracılığıyla kültür-sanat, çevre, eğitim, sağlık ve sosyal yardım konularında çok sayıda çalışma yürütülüyor. Doğuş Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Karadere’nin verdiği bilgiye göre;

• 2006 yılında kurulan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile Türkiye’nin dört bir yanından genç konservatuvar öğrencilerine destek veriliyor. 12 yılı geride bırakan bu projenin daha uzun yıllar devam etmesi planlanıyor.

• Doğuş Grubu, 2007 yılından bu yana Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın da ana sponsorluğunu yürütüyor.

• Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi ile Ara Güler Müzesi ise, yine çok değerli projeler. Ara Güler’in sağlığında, onun katkısı ve desteğiyle gerçekleşen proje ile Ara Güler arşivinin bütün olarak korunması ve gelecek nesillere aktarılmasının yanı sıra fotoğraf sanatının bu arşiv üzerinden çeşitli yöntemlerle desteklenmesinin de yolu açıldı. Cumhurbaşkanlığı ile birlikte yurt dışında önemli şehirlerde Ara Güler sergileri düzenliyor. İlk üç serginin açılışları geçtiğimiz aylarda Londra’da Saatchi Gallery, Paris Polka Galeri ve Kyoto’da gerçekleştirildi. Eylül ayında New York’ta yapılacak dördüncü serginin hazırlıkları ise devam ediyor.

• Gençleri spora yönlendirme ve basketbol ile tanıştırmak amacıyla kurgulanan Oyunda Kal projesiyle yurt içi ve yurt dışında 35 farklı şehirde toplam 58 basketbol sahası yenilenerek toplam 80 bin çocuğa ulaşıldı.

• Grup şirketlerinden Doğuş Otomotiv liderliğinde 15 yıla yakın süredir yürütülen “Trafik Hayattır!” projesi ile, trafik güvenliği konusunda hem sürücülerin hem de yayaların bilinçlendirilmesine yönelik önemli çalışmalar yürütülüyor.

• Soma maden faciasında yakınlarını kaybedenlerin acısını bir nebze olsun azaltmak, hayat şartlarını iyileştirmek için yapılan Soma Doğuş Evleri projesinin inşaatı 2016 yılında tamamlandı.

Bodrum’u dünya sanat haritasına yerleştiren festival 14 yaşında

2005 yılında başlayan ve Doğuş Grubu’nun ‘Doğuş’tan İyi Bir Gelecek Doğuş ile Gelecek’ sosyal sorumluluk çatısı altında yer alan Bodrum Müzik Festivali tam 15 yıldır kesintisiz olarak devam ediyor. Festival bugüne kadar 200 binden fazla müzikseveri ağırladı. 108 konserde 4 bini aşkın müzisyen de bir araya geldi. Dinleyiciler, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli sanatçıları ve orkestralarıyla buluştu.

Festival gelirleri eğitime destek oluyor

Bodrum Müzik Festivali’nden elde edilen gelirler maddi imkanı yetersiz otizmli çocukların eğitimi için kullanılıyor. 2010 yılından bu yana, müzikseverlerin desteğiyle elde edilen 2 milyon TL’yi aşkın bağış otizmli çocukların eğitim masraflarını karşıladı. Bu yıl da gelenek devam edecek, festivalin gelirleri maddi imkanı yetersiz otizmli çocukların eğitimine ayrılacak.

Fazıl Say ‘a Onur Ödülü

Bodrum Müzik Festivali, 22 Ağustos Perşembe günü 20.30’da, D-Marin Turgutreis’te; Nil Venditti yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası’nın Fazıl Say’a Beethoven’ın 3. Piyano Konçertosu’nda eşlik edeceği konserle açılacak. Bodrum Müzik Festivali’nin gelişiminde büyük payı olan sanatçımız, bu yıl festivalin Onur Ödülü’nün de sahibi olacak.

Tarımda verimlilik için bilimsel yaklaşım şart

Ülkemizin tarım alanındaki en değerli ihracat kalemlerinden birisi olan fındık, aynı zamanda Karadeniz ve Marmara bölgesindeki çiftçilerimiz için de önemli bir geçim kaynağı. Türk fındığının en büyük müşterilerinden olan Ferrero’nun beş yıl önce başlattığı Değerli Tarım Uygulamaları Programı, bilimsel yöntemlerle yapılan üretimin verimlilikte büyük fark yarattığını ortaya koyuyor.
Değerli tarım uygulamaları Programı

Türkiye’deki fındık ağaçlarındaki verimliliğin, diğer üretici ülkelere göre çok düşük olduğu gerçeğinden yola çıkan Ferrero, son beş yıldır Değerli Tarım Uygulamaları Programı kapsamında yaptığı örnek bahçeler ve çiftçi eğitimleriyle verimi artıran çalışmalar gerçekleştiriyor.

Yaşlanan ağaçlar canlanıyor

31 Temmuz- 1 Ağustos 2019 tarihlerinde Ordu ve Giresun’da düzenlenen hasat günü etkinliklerinde, Ferrero Fındık Genel Müdürü Bamsi Akın, Ferrero Değerli Tarım Uygulamaları Programının sonuçlarını paylaştı.

Dünyada, sağlıklı atıştırmalıklara olan talebin her geçen gün artığına dikkat çeken Bamsi Akın, “Türk fındığı bu atıştırmalık pazarında önemli bir yere sahip olabilir. Ancak kaliteye ve verimliliği yatırım yapılmasına ihtiyaç var. Fındık ağaçlarının yaşlanmasıyla birlikte her yıl yüzde 10 – 20 verimlilik kaybı oluyor. Türkiye’de hektar başına alınan fındık 800 kg civarındayken, dünyada modern tarım teknikleri ile bu miktarın dekar başına 3.200 kg’a kadar çıktığı yerler oldu. Fındık, Türkiye için çok önemli bir değer, yeter ki doğru değerlendirilsin” dedi.

Daha yüksek verim

Değerli Tarım Uygulamaları Programı ile verimliliğin, özellikle de kalitenin arttırılması hedefleniyor. Programın amacı Türkiye’nin tarım reformuna katkıda bulunmak, üretimde kalite ve verimliliği arttırarak dünya fındık piyasasında Türkiye’yi daha rekabetçi hale getirmek. Ayrıca doğru tekniklerin kullanılmasını teşvik ederek çiftçinin kazancı arttırmak.

5 yılda 35 bin çiftçi eğitim aldı

Değerli Tarım projesi, aralarında ziraat mühendisleri ve sosyal uzmanların bulunduğu 120 kişilik bir ekip tarafından yürütülüyor. Bu ekip 5 yılda 35 bin çiftçiye ulaştı.
Sosyal uzmanlar bölgedeki kadınlara ulaşarak mevsimlik işçilere yönelik iyi sosyal uygulamaları anlatıyor. Ziraat mühendisleri fındık bahçelerini ziyaret ederek çiftçilere iyi tarım uygulamaları hakkında bilgi veriyorlar. Geleneksel yollarla yapılan gübreleme, budama, ilaçlama, hasat ve kurutma işlemlerinin yerine modern yöntemler kullanmayı teşvik ediyorlar.
Uygulamaların bir kısmı yüksek maliyeti olmayan zirai uygulamalar, bir kısmı da çok düşük miktarlı yatırım gerektiren mekanik işlemlerden oluşuyor. Bu uygulamaların sonucu birkaç yıl sonra kendisini gösterdiği için, üreticilere sabırlı olmaları gerektiği de öğretiliyor.
Ayrıca, çiftçilere örnek olması ve ilham vermesi için model bahçeler yaratılıyor. Sadece Karadeniz bölgesinde 65 model bahçe mevcut. Bu bahçelerde yapılan çalışmalarla dekarda 80-100 kg olan üretimin, 250 kg’a kadar çıkabileceği kanıtlanmış.

Yerli üretim için önemli bir girişim

Türkiye, ilaç sanayindeki yetişmiş eleman sayısı, üretim tesisi ve Ar-Ge yatırımlarıyla dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer alıyor. Bu nedenle, ilaç üreticisi kuruluşların ülkemize yaptıkları yatırımlarda da büyük bir artış gözlemleniyor.

En son yatırım haberi, Sanofi Türkiye Ülke Başkanı Cem Öztürk geldi. Öztürk, 30 Temmuz 2019’da, İstanbul’da Mefar Şirketler Grubu CEO’su Faik Somer birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında önemli bir işbirliğini duyurdu.

Bu yeni girişim çerçevesinde, bugüne kadar İtalya’nın Roma kentinde üretilen bir antibiyotik ürününün üretimi Türkiye’ye taşınacak. 2021 yılında tamamlanacak çalışmalar sonrasında, bu ürün Türkiye’nin yanı sıra 40’a yakın ülkedeki talebi de karşılayacak. Yerel pazarda, yaklaşık 22 milyon TL’lik bir ciroya sahip olan antibiyotiğin üretim projesini Bilgi Mefar yürütecek.
Yerli üretim, 2020-2026 döneminde 500 milyon TL’nin üzerinde yerli katma değer yaratacak. Bu süreç, aynı zamanda, ithalatta sağlanacak 100 milyon TL’nin üzerinde düşüş ve toplam ilaç ihracatına yapacağı 300 milyon TL’ye yaklaşan katkı ile ülkemizin dış ticaret açığının azaltılmasına destek olacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar