İç tüketim odaklı büyüme ciddi riskler barındırıyor
GSYH 1. Çeyrek büyüme hızı %3.0 olarak gerçekleşti. Piyasa beklentileri %1.9 ile bu rakamın oldukça altında kalırken, şahsen beklentim %2.8 civarında olduğu için gelen rakam benim için sürpriz olmadı. Harcamalar yönünden bakıldığında, reel bazda %3 artan hanehalkı tüketiminin büyümeye %2.1 kadar katkı sağladığı görülüyor. Diğer önemli katkı ise reel olarak %7 oranında artan ve büyümenin %0.7'sini oluşturan devletin tüketim harcamalarından gelmekte. Önceki dönemlerde önemli pozitif etki sağlayan dış ticaretin net etkisi ise sıfıra yakın. Keza, uzun zamandır durgunluk gösteren yatırım harcamalarının da net etkisi sıfıra yakın. (Burada dikkat çekici bir nokta ise özel sektör yatırım harcamaları%9.2 gerilerken, devletin yatırım harcamalarının %21.4 oranında artmış olması. Yani, devlet harcamalarını önemli ölçüde artırarak büyümeye destek sağlamış.)
Üretim tarafında ise, imalat sanayi %2.8 artışla büyümenin %0.7'sini sağlarken, ticaret %0.4 ve inşaat da %0.35 katkı yapmış gözüküyorlar. (Esasen özel sektör tarafında durgun gözüken inşaat sektöründe artışın tamamen %80 oranında artmış bulunan kamunun inşaat yatırımlarından kaynaklandığı söylenebilir.) İmalat sanayindeki artışla çelişen bir durum ise aynı dönemde elektrik üretiminin %3 oranında azalmış olması. (Elektrik üretimi azalırken sanayi üretiminin artmış olması durumu bu çeyreğe kadar sadece bir kere gerçekleşmiş.)
Nihayetinde bütün bunlar geçmişe ait bilgiler. Gelecek ise açıkçası önemli belirsizliklere gebe. Bilindiği gibi, son 1 aydır FED'in parasal genişlemeyi bir noktada azaltmaya başlayacağı ve bu durumun da faiz oranlarında bir yükselmeyle beraber global ölçekte bir para çekilişine sebep olacağı senaryolanmakta. Şahsen ABD ekonomisinin henüz kalıcı bir toparlanma sürecine girdiğini düşünmemekle birlikte, yakın zamanda GOP'lardan görülen çekilişi dikkate aldığımızda piyasaların durumu farklı algıladığı da ortada. Türkiye piyasası ise son döneme kadar not artırımı beklentilerinin de etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelerden daha iyi bir performans göstermişti. Bu nedenle, çekilişlerin de diğer GOP'lardan daha keskin olması son derece doğal. Öte yandan, bugünlerde "Gezi Parkı" ile ilgili gelişmelerin Türkiye'nin yurtdışındaki risk algılamasını daha da yükselttiği muhakkak.
Senenin geri kalanı ile ilgili büyüme tahminlerini ödemeler dengesi ile ilgili olası gelişmeleri dikkate almadan yapmak imkansız. Nisan ayında cari açık beklentilere paralel olarak 8.2 milyar dolar oldu. Altın ticaretinin rakamlar üzerindeki etkisi dışlandığında geçen seneye göre aylık artışın 0.8 milyar dolar civarında olduğu görülüyor. Son 12 aylık açığın 51.3 milyar dolar olduğunu ve turizm ve ihracat gelirlerinin beklentilerin altında kalma ihtimalinin kuvvetle muhtemel olduğunu dikkate aldığımızda, açığın bu sene 60 milyar doları bulması işten bile değil. Bu ise öyle azımsanacak, bir kalemde geçilecek bir rakam değil, özellikle olası küresel gelişmeler dikkate alındığında.
Uzun sözün kısası, bugünkü gelişmeler %4 büyüme oranının bu sene için olsa olsa bir üst limit olabileceğini gösteriyor. Hatta, bir adım ileri giderek, %3.5'in üzerindeki bir büyümenin ciddi riskler içerdiği söylenebilir. MB'nın faiz indiriminde fazla agresif davranmış olması ile birlikte son dönemde görülen hızlı kredi ivmelenmesi ileriki dönemlerde iç tüketimin dengeleri bozucu bir şekilde artma riskini de beraberinde getiriyor. Bu şartlar altında, son faiz artışlarının (en azından bir süre için)kalıcı olma ihtimali göz ardı edilmemeli. Diğer alternatif ise MB'nın döviz rezervleriyle cari açığı finanse etmeye başlaması noktasına gelmesi olur (nitekim, Nisan sonuna göre rezervler 7 milyar dolar azalmış vaziyette) ki, böyle bir stratejinin ne kadar riskli olduğunu eski tecrübelerimizden de çok iyi biliyoruz!