İç talebin nesi var?..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

 

Türkiye ekonomisine ilişkin son veriler durgunlaşma yönündeki eğilimin gücünü koruduğuna işaret ediyor. Etkili ve yetkili kesimler ise yavaş da olsa hareketliliğin başladığını söyleyerek iyimser beklentileri canlı tutmaya, risk alma isteğindeki olası daralmaları engellemeye çalışıyor. Bu yılın üçüncü çeyrek döneminde ekonomimiz sadece yüzde 1.6 oranında büyümüş; mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış gayri safi yurtiçi hasıla artışı ise yüzde 0.2 ile sınırlı kalmış. Ekim ayı sınai üretimi ise yüzde 5.7 oranında daralmış, mevsim ve takvim etkisi arındırıldığında gerilemenin yüzde 2.6 olduğu saptanmış. Yine ekim ayı cari açık rakamının 2 milyar dolar seviyesinin altına inmesi, ithalatın durgunlaşması gibi faktörler geleceğe yönelik belirsizlik ve kırılganlığın arttığına işaret ediyor. Para politikasında yaşanan hatırı sayılır gevşemeye rağmen gerçekleşen daralma olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor.
İç talepte gerçekleşen daralma ortaya çıkan olumsuz tabloda belirleyici olmuş gibi görünüyor. Otomotiv ve inşaat gibi görece önemli sektörlerde, ekim ayında güçlenen iç talep gerilemesinin kasım ayında da devam ettiği, görece ucuz kredi ve kampanyalara rağmen durumun böyle olduğu dikkat çekiyor. 2013 yılına ilişkin büyüme beklentilerinde ise iç talepte umulan artışın hayati önem taşıdığı biliniyor. Eğer böyle olmaz ise etkili ve yetkili kesimlerin evdeki hesabı çarşıya uymayacak, iyimserliği aşırıya kaçan oranda fiyatlayan finansal piyasalar ofsayta düşecek ve kırılganlık iyice artabilecek...

Bu aşamada iç talebin neden daraldığının sorgulanması gerekiyor. Daha önemlisi para politikasında gevşeme ve ucuz kredi bollaşmasının, iç talep artışı için hangi koşullarda yeterli olmayabileceğinin de ortaya koymak lazım. Son on yıla baktığımızda ortalama tüketici bazında satın alma gücünün kademeli eridiği, tasarruf oranı çökerken borçluluk düzeyinin kontrolsüz şekilde yükseldiği dikkat çekiyor; söz konusu eğilimlerin sonucunda iç talep istikrarsız bir şekilde artmış ve aşırılıkları zorlamıştı; söz konusu eğilimler kesinlikle sürdürülebilir değildi. Satın alma gücü geniş kesimler için azalır iken, bireysel bazda tüketim ve yatırım eğiliminin sağlıksız bir şekilde yükselmesi uzunca bir süre teşvik edildi; bir bakıma geleceğin tüketim ve yatırım eğilimi öne çekilmiş oldu. Bugün durum sanki böyle değilmiş gibi hem iç talebi hem de tasarruf oranını artırmak, ne istediğini bilmemektir, çaresizliktir veya olmayacak işe amin demektir. Tüketici nezdindeki aşırılık anılan dönemde mali sektör ve kamuya yaramıştır, fakat daha fazla böyle devam edemeyeceği bir aşamaya gelinmiştir. İç talepte yaşanan tıkanma, ihmal edildiği için ağırlaşmış sorunlarla yüzleşmek zorunluluğunu önümüze getirmiş gibi görünmektedir. 2013'ün daha olumlu bir dönem olacağı beklentisi yaratılarak olumsuzlukların aşılması pek mümkün değildir. Para politikası uygulamaları ile aşırılıkları zorlama devri geride kalmıştır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar