İç piyasalar güçlü kalabilir
Banu KIVCI TOKALI / Destek Menkul Değerler AŞ.
Piyasalarda referandum sonrası yaşanan soluksuz ralli ile ulaşılan yüksek seviyeler, önümüzdeki dönemde düzeltme endişesini de beraberinde getiriyor. Bu noktada, küresel risk iştahının devam edip etmeyeceği ve bizim ekonomimize yönelik olumlu algılamanın ne oranda farklılaşma yaratacağı kritik unsurlar.
Küresel risk iştahı ile ilgili olarak, ABD ekonomisinden son dönemde alınan iyimser sinyallerin "çift dip" korkusunu bir hayli yatıştırdığını söyleyebiliriz. Toparlanma sinyallerine istihdam ve konut gibi sorunlu sektörlerden de destek gelmesi iyileşme belirtilerini pekiştiriyor.
Para politikalarının ekonomik gelişimdeki rolünü ise, niceliksel gevşemede nasıl bir süreç izleneceği ve bunun reel ekonomiye yansımaları belirleyecek. Piyasalara ek likidite sağlanmasında ikinci aşamanın hangi boyutta gerçekleşeceği ve bunu üçüncü aşamanın takip edip etmeyeceği önemli olacak.
İyimser ekonomik verilerin devam etmesi, ek likidite imkanının genişletilmesine gerek olmayabileceği düşüncesinin güç kazanmasına; dolayısıyla piyasaların kar satışlarıyla karşılaşmasına neden olabilir. Ancak, özünde ekonomik görünümün iyileşmesi anlamına geleceğinden orta vadede risk iştahının devam etmesi beklenmeli.
Risk iştahının kalıcı olması için ise, sağlanacak ek likiditenin finans piyasalarından ziyade kredilerin genişlemesi, borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi ya da harcamaların artırılması kanalıyla reel ekonomiye kanalize edilmesi gerekiyor. Bu noktada, ara seçimlerden güç kaybederek çıkan ABD hükümetinin muhalefet engeliyle karşılaşması sözkonusu.
Sonuç olarak, küresel risk iştahının aşağı yönlü riskler taşımakla birlikte canlı kalabileceğine yönelik sinyal vermeye devam ettiğini düşünüyoruz.
Bu çerçevede, gelişen piyasalara ilişkin devam eden olumluluktan güçlü iç dinamikleriyle yararlanan iç piyasaların yükselişini sürdürmesi beklenebilir. Gelişmiş ülkelerde büyüme oranları oldukça sınırlı kalırken, Türkiye ekonomisi bu yıl % 8'e yakın oldukça çarpıcı bir büyüme oranına ulaşılabileceğine işaret ediyor.
Üstelik iç talepte güçlenme sinyallerine karşın, enflasyonun ana dinamiklerinde herhangi bir bozulma dikkat çekmiyor. Emtia fiyatlarındaki yükselişin yarattığı baskı dışında enflasyonist riskler konusunda rahat görünüm devam ediyor. Gerçekten de, 2004 yılından itibaren, küresel krize bağlı olarak 2006 ve 2008 yıllarında yaşanan yükselişler dışında, tek haneli enflasyon ortamının korunuyor olması önemli bir başarı.
Ayrıca, mali kuralın 2011 seçimleri öncesinde yasalaşmayacağının belli olmasına karşın, bütçe performansının mali disiplin politikası açısından güvenli bir görünüm sunuyor olması da, "resmi çapa" eksikliğinin olumsuz bir unsur olarak yansımasını engelliyor.
Nitekim, kredi kuruluşlarından son dönemde gelen not artırım sinyalleri bu olumlu algılamayı destekler nitelikte. Seçim harcamalarının belli sınırlar içinde kalması şartıyla, seçimler öncesinde yeni bir not artırımı, sonrasında ise "yatırım yapılabilir" ülke kategorisine çıkmak hayal değil.
Risk iştahının yüksek kaldığı yatırım ortamında ön plana çıkabilecek sektörler olarak, dayanıklı tüketim, otomotiv, enerji, inşaat, çimento, cam ilk akla gelenler arasında. Güçlü TL, istikrar kazanan iç talep, kredilerde genişleme, özelleştirme planları gibi unsurlar bu sektörlerin daha fazla ilgi çekmesini sağlayabilir.
Özellikle, özelleştirme tarafında elektrik dağıtım ihalelerine teklif vermek için son tarihin 24 Kasım olduğu ve ihalenin de muhtemelen gelecek ay yapılacağı düşünüldüğünde, enerji hisselerindeki hareketler daha çarpıcı olabilir. Ayrıca üretim santrali özelleşmeleri de gelecek yıl itibariyle başlayacak.