İbraz etmeme fiiline Danıştay’dan ölçülülük yaklaşımı

Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ
Doç. Dr. Ayhan Selçuk ÖZGENÇ [email protected]

Ülkemiz uygulamasında vergi suç ve ceza sistemi, başta vergi adaleti ve ölçülülük olmak üzere pek çok açıdan eleştiriye açıktır. Çok sayıda eleştiriden biri de Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen gizleme fiilidir.

Gizleme fiili hem hürriyeti bağlayıcı ceza gerektiren boyutu hem de üç katı oranın da para cezası gerektirmesi nedeniyle idari ceza hukuku açısından tartışmaları beraberinde getirmektedir. VUK, m.359’a göre, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi gizleme anlamına gelmekte ve karşılığında 18 aydan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir.

Ceza bununla da sınırlı olmayıp vergi ziyaı cezasının da üç katı tutarında kesilmesine neden olmaktadır. Hapis cezası bakımından Asliye Ceza Mahkemeleri yetkili iken üç katı tutarında kesilen para cezası (vergi ziyaı) için Vergi Mahkemeleri yetkilidir.

Uygulamadaki sorunlar

 Gizlemeye dayalı çok sayıda sorun olmakla birlikte payını devreden ortak veya görevden ayrılan kanuni temsilcinin kendi döneminde gerçekleşmeyen fiiller sonucunda defter ve belge ibraz etmemeden sorumlu tutulması, üçüncü kişinin eylemsizliği nedeniyle fiille ilgisiz kişilerin cezalandırılması en sık karşılaşılan sorunlardandır.

Danıştay yaklaşımı

 Konuyla ilgili son Danıştay yaklaşımı, vergi ceza sisteminin ölçülü olması gerektiğinin altını çizmesi bakımından oldukça önemlidir.

Karara konu uyuşmazlıkta, davacı 2009-2016 yılları arasında limited şirket ortağı olarak görev yapmıştır. Şirketin 2014-2016 yıllarına ait defter ve belgelerinin ibrazına ilişkin yazı, şirket müdürü üçüncü kişiye 2018 yılında tebliğ edilmiştir.

Bu yazıya bağlı olarak ödeme emri düzenlenmiştir. Yapılan temyiz değerlendirmesinde öncelikle AY, m.13 (ölçülülük ilkesi), Limited Şirketlerin Amme Borçları ve Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlere ilişkin “Bilgi alma ve inceleme hakkı” başlıklı maddesi ele alınmıştır.

Bu kapsamda, “hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan ve şirketle hukuki ve fiili bağlantısının kalmaması nedeniyle ortaklık sıfatının kazandırdığı ibraz etmeme fiiline yönelik olarak bilgi alma ve inceleme hakkı olmayan dolayısıyla herhangi bir müdahale imkanı bulunmayan davacının, takip edilen kamu alacağına ilişkin vergilendirme dönemi ortaklık sıfatının bulunduğu döneme ilişkin olmakla birlikte yukarıda belirtildiği üzere pay devrinden sonra gerçekleşen ibraz ödevinin yerine getirilmemesi sebebiyle salınan vergi ve kesilen cezalardan sorumlu tutulması, ortaklık sıfatından kaynaklanan kusursuz sorumluluğu aşan mahiyette ölçüsüz bir müdahale olduğundan ve kendisine orantısız bir külfet yüklediğinden düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk bulunmamıştır”.

(Danıştay 3.Daire, E. 2021/2914, K.2023/2572, T.20.06.2023) 6183 Sayılı Kanun’un 35.maddesi uyarınca, ortakların, ortaklık sıfatının sürdüğü dönemlere ilişkin ortaklık sıfatından doğan ve bu dönemlere ilişkin yapılacak bir inceleme sonrası vergi ve kesilecek cezalardan sorumlu tutulabilecekleri açıktır. Bununla birlikte, ortakların takibi aşamasında, kusursuz sorumlu olduklarından bahisle kendilerine orantısız bir külfet yüklenmemesi gerekmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar