İbranamelerin geçerlilik koşulları değişiyor

İbrahim IŞIKLI
İbrahim IŞIKLI SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU [email protected]



6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 11.1.2011 tarihinde TBMM'de kabul edilmiş ve 4.2.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Kanunun yürürlüğe girişi 1.7.2012 tarihi olarak belirlenmiştir.

Borçlar Kanunu çalışma yaşamı bakımından büyük önem taşımakta olup 4857 sayılı İş Kanunu'nun kapsamı dışında kalan kişiler ve işler için işçi ve işveren ilişkileri Borçlar Kanunu'ndaki hükümlere göre belirlenmektedir. Ayrıca Borçlar Kanunu, İş Kanunu'nda hüküm olmayan hallerde, iş hukukunun da niteliğine uygun düştüğü ölçüde genel kanun nitelindeki uygulama alanı bulmakta ve İş Kanunu kapsamındaki işçiler için de geçerli olacaktır.

Gerek öğretide gerek uygulamada ibraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmektedir. İbra sözleşmesi ödeme yönünde bir anlaşma olmayıp, borcun kısmen ya da tamamen tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biridir.

Yargıtay'ın ibranamelerle ilgili çeşitli kararlarına göre; "İş Hukuku'nda ibra sözleşmesi ibraname adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır, İbra sözleşmesinin tanımı, şekli ve hükümlerinin Borçlar Kanunu'nda düzenlenmesi gerekliliğinin ötesinde, İş Hukuku'nun işçiyi koruyucu özelliği sebebiyle iş kanunlarında normatif hüküm olarak ele alınmaktadır.

İşçi, emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır. Borcun tatmin edilemeyen sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir."

İş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmeleri geçerli değildir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.

İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Yargıtay uygulamasında, savunma ile ve işverenin diğer kayıtlan ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmektedir.

Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise geçerlilik sorununu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.

Yeni Borçlar Kanunu'nda 420'nci maddesinde, işçi ve işveren ilişkileri açısından ibra sözleşmesine dair bazı kurallara yer verilmiştir. Bahsi geçen düzenleme de, İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.

Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.

Burada özellikle işçinin işten ayrıldıktan bir ay sonra ulaşılamayacak olması önemli bir sorun oluşturacaktır. Diğer bir deyişle çoğu kez işçi, işten ayrıldıktan sonra bir daha işverenle görüşmeye gelmeyeceği gibi, bazı durumlarda farklı bir ile gitmiş olabilecektir. Örneğin, bir inşaatta işçi olarak 2 yıl çalışıp tüm işçilik haklarını aldıktan sonra memleketine giden bir işçinin bir ay sonra nasıl ibraname vereceği sorunu ortaya çıkmaktadır.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar