İbranamelerin geçerliliği
Av. Cihan AVCI
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2009/ 22652 E, 2009/ 28157 K, ve 20.10.2009 tarihli kararında iş hukuku açısından ibraname kavramının ne şekilde yorumlanması gerektiğini, ibranamelerin muteberliği hususunda hangi noktalara dikkat edilmesi gerektiğini bir ilke kararı şeklinde göstermiştir. Gerçekten de bu karar bir meseleye bağlı olarak incelenmiş ve verilmiş bir karardan öte başlı başına ibraname konusunda yargısal kriterler ve ilkeleri ortaya koymuştur. Bu nedenle incelediğimiz bu karardaki kriterlere birebir riayet edilmesi işçiden alınacak ibraname belgesinin muteberliği hususunda doğrudan etkili olacaktır.
İncelememize konu Yargıtay kararında davacı işçi açmış olduğu bu davada ihbar ve kıdem tazminat ödetilmesi isteğinde bulunmuş, mahkemece ibraname sebebiyle isteklerin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay uyuşmazlığın taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerli olup olmadığı noktasında odaklandığı kanaatindedir.
İbraname, bir borcun tam ya da kısmen ifa edilmeden sona ermesini sağlayan özel sukut nedeni olarak kabul edilmelidir. Bu noktada ibra sözleşmesinin ödeme yönünde bir anlaşma olmadığı, borcun sona erme şekillerinden biri olduğu belirtilmelidir.
Yargıtay'a göre İşçi, aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş Hukuku'nda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmalı ve borcun asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmalıdır.
Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş Hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmelidir.
Bu itibarla Borçlar Kanunu'nun irade fesadını düzenleyen 23-31 maddeleri İş Hukuku'nda ibra sözleşmeleri bakımından çok daha titizlikle ele alınmalıdır. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi diğer tarafın ya da üçüncü şahsın hile ya da korkutması halinde ibra iradesine değer verilemez.
Yargıtay iş ilişkisinin devamı sırasında alınan ibranameleri muteber görmemiştir. Çünkü işçi bu dönemde tamamen işverene bağımlıdır Bu yüzden işçi ilişkisinin devamını sağlamak ya da bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmaktadır.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli yada tartışmasız olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez.
Miktar içeren ibranamelerde alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içermeyen ibra sözleşmesinde ise geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. Bu çerçevede mahkemelerin davacıya ibranameyi verirken hata, hile veya ikraha maruz kalıp kalmadığı sorulmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.