Hyundai'ye dikkat
Frankfurt'un üzerinden iki hafta geçmesine rağmen yazacaklar henüz bitmedi. Otomobil meraklılarının bu yılki Kabe'si konumundaki Frankfurt'ta birçok yeni model ilk kez günışığına çıktı. Bunları birçok yerde okudunuz ya da izlediniz. Benim bugün yazmak istediğim farklı bir konu var. Daha doğrusu iki konu. Hyundai ve Fiat-Chrysler.
Hyundai'den başlayalım.
Güney Kore'nin sanayi devinin bir hedefi bulunuyor. Dünyanın ilk üç markasından bir tanesi olmak. Hatta mümkünse zirveye çıkmak. Şu andaki konumu ise futbolumuzdan örnek vermek gerekirse biraz Bursaspor gibi. Bursaspor'un dört takımın elinde bulunan şampiyonluk tekelini kırması ile birlikte farklı Türk futbolu nasıl farklı bir boyuta taşındıysa, Koreli üretici de eğer hedefine ulaşırsa otomotiv sanayini farklı bir boyuta taşıyacak.
Zira Hyundai, Asya krizi sonrasında devlet eliyle almak durumunda kaldığı Kia ile birlikte geçen yıl yaklaşık 5.7 milyon araç üretimiyle dünyanın dördüncü büyüğü konumunda.Bir anlamda bizim çok büyük dediğimiz Volkswagen Grubu'nun 1.6 milyonluk bir farkla izliyor. Orada da VW bünyesindeki tüm markalar dahil edildikten sonra. Yani, Seat, Skoda, Volkswagen Ticari Araç ve Audi'nin üretimlerinin karşısında sadece Hyundai ve Kia olarak çıkıyor.
Farklı bir boyuttan kastım ise Avrupalı üreticiler bugün hali hazırda kendi bahçelerinde oldukça rahat top koşturuyor. Her horozun kendi çöplüğünde kral olması, muhafazakar Avrupalı tüketiciler devreye girince bir kez daha kanıtlanıyor. Lakin Hyundai ABD'de başardığını burada da yapmanın peşinde. Yani, muhafazakar Avrupalı tüketicileri, kendi mallarından, Kore malına döndürmenin yollarını arıyor.
Frankfurt fuarı bence Hyundai'nin bu alanda attığı en önemli adım oldu. Türkiye'de ve orta Avrupa'da ne üreteceği tartışmalarına girmek istemiyorum. Bildiğim ve hissettiğimi yazmak istiyorum o da bu dakikadan sonra Hyundai'nin çok daha hızlı büyüme yakalayacağıdır. Önce otomobillerini tasarım olarak düzelttiler. Şimdi sıra tüketicileri bu otomobillere bindirmeye geldi. Daha doğrusu bu otomobillere binmeye ikna etmeye geldi. Bu noktada bazı sıkıntıları mevcut. Halen tüketicilerin gözünde kalite/güven algısı yeterince yüksek değil. ABD'de yapılan araştırmalarda kazanılan yüksek notlar Avrupa'ya yansımıyor. Bu sorunu da aştıkları taktirde Hyundai'nin satışlarının geometrik olarak artacağına inanıyorum.
Tabi, şu anda tüm marka binek otomobiller üzerine odaklanmış durumda. Ticari araç üretimi şimdilik askıya alındı. Global liderliği hedefleyen bir firmanın bu alanı boş bırakması düşünülemez. Kaldı ki geçmişte Hyundai'nin hafif ticari araçlar segmentinde önemli oyuncuları vardı. Binekte istedikleri hedefe ulaştıktan sonra sıranın ticariye geleceği de aşikar. Bu arada Kia faktörünü de unutmamak lazım. Hyundai'nin küçük kardeşi ki bu durum hep böyle kalacak ağabeyinin izin verdiği doğrultuda büyümeye devam edecek. Güney Kore'nin Başkenti Seul'de bulunan iki şirketin merkezinden durumun ne olduğunu anlamak mümkün. Hiyerarşi'ye çok önem verilen Kore'de Kia'nın binası, yanında bulunan Hyundai'nin binasından bilinçli olarak daha kısa bırakılmış. Buraya yaptığımız seyahatte nedenini sorduğumuzda bize "kimin patron olduğunu göstermek" için demişlerdi.
Hyundai, diğer taraftan küçük kardeşini de oldukça destekliyor. Pazarda kıran kırana bir rekabet var gibi görünse de Kia'nın kendi başına yaptığı yegane şey hatta belki ağabeyini de geçtiği bir alan olarak algılanabilir tasarım. Bunun dışında teknolojiyi Hyundai sağlıyor. Avrupa pazarında Kia'nın da Hyundai'ye yeterince destek vermesiyle birlikte markanın yüksek volümlü satışlara ulaşması kaçınılmaz.
Yazının başında iki konu var demiştim ama bu hafta yerimiz dar olduğu için Fiat-Chrysler ortaklığını daha sonra inceleriz.