Huzursuz kafa karışıklığı
Meclis Başkanımızın laiklikle arası iyi değil. Olmayabilir. Sıradan bir vatandaş olsa idi, geçen hafta anayasada laikliğin yer almamasını, buna karşılık güçlü İslam vurgusu olmasını isteyen sözleri olağan karşılanabilirdi. İktidar partisinin oylarıyla Meclis Başkanlığı’na seçildiğinden ve Cumhurbaşkanımıza yakınlığından dolayı, beyanatıyla partisinin görüşünü ya da Sayın Erdoğan’ın tercihlerini dile getirdiği düşünüldü. Ancak sözleri partisinde, hükümette, hatta cumhurbaşkanlığı katında tepki uyandırdı. Sonunda, ben kişisel görüşümü ifade ettim, sert laiklik yorumundan uzak durulmasını kastettim diyerek, sözlerini açıklığa kavuşturdu, belki de tevil etti.
Meclis başkanımızın beyanatı üç hatayı birden barındırıyor. İlkin, bazı görevlerde bulunan kişilerin, görevde kaldıkları sürece kişisel görüş ifade etmekten kaçınmaları gerekiyor. Meclis Başkanımızın kişisel olarak mı yoksa görevi uyarınca mı bir görüş belirttiğini kamuoyu ayırt edemez. Kaldı ki, görüşünün kişisel olduğunu, ilk beyanında açıklamamış, ağır eleştirilere uğrayınca kendini kurtarmak için bu mazerete sığındığı izlenimini yaratmıştır. Ciddi bir takdir hatası ile karşı karşıyayız. Gelelim ikinci hataya. Meclis Başkanı, bütün meclisin başkanıdır; hükümeti yönlendirecek tercihler önermek gibi bir görevi de bulunmamaktadır. Beyanatı muhalif partilerle uyumsuzluğunu arttırmış, görevinin ifasını zorlaştırmıştır. Sayın Başkan, hükümet ve siyasi parti kadrolarının ele alması tabii olan fakat kendisinin taraf olmaması gereken bir tartışmaya karışmış ve en uç pozisyonu benimsemiştir. Kısaca, Meclis Başkanı görevinin gereğini bir yana bırakarak, ikinci bir takdir hatasına imza atmıştır. Üçüncü olarak, Sayın Başkan bir takım tuhaf görüşler ifade ederek, partisini de sıkıntıya sokmuştur. Bu sonuç da ciddi bir takdir hatası değerlendirilmek gerekir. Bu kadar çok takdir hatasını bir arada yapan bir yönetici özel sektörde olsa, kendisine teşekkür edilir, vedalaşılır ve kıdem tazminatı verilirdi. Siyasetin biraz farklı olduğu anlaşılıyor. Meclis Başkanımız siyasi tecrübesi olan, geçmişte milletvekilliği ve bakanlık yapmış bir şahsiyettir. Bu kadar çok takdir hatasını bir arada yapmasını yadırgamamak mümkün değil. O zaman da insan sormadan edemiyor: Acaba karşımızda başka bir olay mı var? Bazı ihtimaller akla geliyor. Örneğin, bu beyanıyla başkanımız bazı çevrelere, neyin mümkün olmadığını mı göstermek istemiştir? Ya da, yeni yapılacak bir anayasada laiklik ilkesiyle birlikte, o ilkeyi anlamsız kılacak başka ifadelerin de metne girmesine zemin oluşturmak niyetini mi söz konusudur? Yoksa gündem mi değiştirilmek isteniyor? Bilemem ama huzursuz bir kafa karışıklığı yaşadığımı söyleyebilirim.