Huzur Avrupa'ya uğrayacak mı?
YAVUZHAN BAHAR / Finansinvest
Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) Aralık 2011'de gerçekleştirdiği birinci uzun vadeli re-finansman operasyonu (LTRO) sonucunda Avrupa bankalarına verilen ucuz kredilerin yaklaşık 141 milyar euro'sunun vadesinden önce geri dönmesi Birlik'te endişelerin azaldığını ve bölge bankacılık sektörünün güçlendiğini gösterse de tahvil faizleri farklı bir tablo çiziyor. Geçtiğimiz sene ECB Başkanı Mario Draghi'nin açıkladığı OMT olarak bilinen tahvil alım planının ardından oluşan güven ortamı siyasi belirsizliklerin bir anda alevlenmesi ile bozulma aşamasında.
İspanya'da Başbakan Rajoy'a yöneltilen yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile ekonomik açıdan zorluk çeken İspanya yönetiminin ihtiyaç duyulan reformları yerine getirmekte daha da zorluk çekeceği endişeleri bölgede "en kötünün geride kaldığı" tezlerini zedeliyor. İtalya'da ise genel seçimlere haftalar kala ekonomik sorunların tohumlarını atan eski Başbakan Berlusconi'nin avucunun içinde tuttuğu medyanın da gücüyle tekrardan başbakanlığa yürümesi, işlerin henüz yoluna girdiği İtalya'ya dair iyimserliği törpülüyor. Avrupa Merkez Bankası'nın mali açıdan sorunlu ülkelere yönelik garantörlüğü, kısa vadeli siyasi belirsizliklerin doğurduğu volatilitenin finansal piyasaları asgari düzeyde etkilemesine yardımcı olabilir. Ancak borç krizinin çözümü için yürütülen çabalara engel olabilecek olası bir siyasi değişiklik piyasalar üzerinde baskı yaratmaya devam edebilir.
Öte yandan son dönemde hızla değerlenen EUR/USD paritesi bambaşka siyasi çekişmeyi beraberinde getirirken Fransa ile Almanya arasında çatlağı genişletiyor. Ortak para birimi euro'nun değer kazanması, bölge ülkelerinin dünyayla rekabet gücünü kırarken büyümekte zorlanan ekonomilere olumsuz yansıyor. Euro'daki değerlenmeyi aşırı olarak nitelendiren Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ECB'nin kur politikası belirlemesi ve euro'yu dizginlemesi gerektiğini belirtmişti. Bu görüş AB bütçesini görüşmek için bir araya gelecek liderlerin arasını daha da açabilir. Periferi ülkelerin (İspanya, İtalya gibi) liderleri gelecek 7 yılda yaklaşık 1,3 trilyon euro'luk bütçeden azami pay alabilmek için, Almanya, İngiltere gibi ülkeler ise yapacakları katkıyı minimize etmek için pazarlık yapıyor. Kasım ayındaki görüşmeler, bütçede daralma isteyen Almanya kanadı ile muhaliflerin kutuplaşma yaşaması sonucu sonuçsuz kalmıştı. İngiltere'nin AB'den çıkma gözdağını da göz önüne alırsak bu toplantıda da bir karara varılma ihtimali düşük. Borç krizinin doğurduğu belirsizlik, politik çalkantılar ve liderlerin fikir birliğine varmakta zorluk çekmeleri huzurun Avrupa'ya bir süre daha uğramayacağına işaret ediyor.