Hüzün ve umut

Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA
Prof. Dr. Ragıp Kutay KARACA DIŞ POLİTİKANALİZ [email protected]

DÜNYA Gazetesi’nin 24 Şubat sayısında “Bir Şahsi Mesele; Hatay” isimli makale yayınlamış ve Hatay’ın tarihsel önemini vurgulamıştım. Bu hafta başkanı olduğum Havacı Fenerbahçeliler Derneği’nin Hatay Defne’de yürüttüğü çocuk kütüphanesi ve oyun alanı projesi için Hatay’a gittim.

Adana Havalimanı’ndan itibaren bize mihmandarlık yapan öğrencim sevgili Uğur’un Hatay yolunda anlattıklarıyla hüzünlenirken, göreceğimiz manzaranın büyüklüğünü tahayyül edemedik. Hatay’a yaklaştıkça gördüğümüz manzara karşısında yutkunduk, sessizliğe büründük, kelimeler boğazımıza düğümlendi, gözyaşlarımız tutulamaz hale geldi.

Antakya ancak film sahnelerinde görülebilecek şekilde terk edilmiş mekanlardan farksızdı. Her baktığım yön büyük bir hüznü yansıtıyordu. İş makinelerinin sesinden başka bir ses yoktu ve çocukluğumun en önemli oyuncakları olan iş makinelerine ilk defa sevmeden baktım.

Kaldırdıkları yıkıntılar yalnızca evlerden arta kalan molozlar değildi, anılar, hatıralar, yaşamlardı. Şundan 1.5 ay önce insanların hiç birisi yaşamlarının moloz haline geleceğini düşünmemişlerdi.

Hatay’ı daha önce görmek daha fazla hüzün yarattı. 638 yılında inşa edilen Habib-i Neccar Camisi yıkılmıştı, 2020 yılında restorasyonu tamamlanan Hatay Milli Meclis binası artık yoktu.

Künefe yediğimiz, Hatay’a özgü peynirin tadına baktığımız, çifte kavrulmuş kahveyi yudumladığımız ve o efsane Hatay döneri için sıra beklediğimiz çarşı da yoktu. Ama ayağa kalkmak için umudumuz vardı. Çocuklarımız… Onlar her şeyimiz. Geleceğimiz, varlığımız...

Onların depremin yarattığı etkiden çok çabuk çıkması gerekiyor. Bunda sorumluluk hepimize düşüyor. Onların hazırladığımız kütüphane ve oyun alanının tamamlanması sırasında gösterdikleri sabırsızlık, sordukları sorular, talepleri gelecek umudumuzun karanlıkta ışık bulmasıydı.

Tek göz bir çadırda kalıyorlardı, okulları bile çadırdandı, ayakkabıları yoktu ama gözlerinde umutları vardı. Bu umuttu belki de bizi oraya daha fazla çeken. Ama ayağa kalkmak için umudumuz vardı. Depremin yaralarını sarmaya çalışan gerçek neferler, gönüllüler ve kendisini doğup büyüdüğü yere adayanların varlığı…

Ailesini enkazdan çıkarıp, baba evine yollayan tüm çadır kentin sorumluluğunu üstlenmiş okul müdürü Hakan öğretmenin ve okulun diğer öğretmenlerinin mutluluğuydu umut…

Memleketi Hatay için elinden geleni yapmaya çalışan İhtiyaç Haritası’nın kurucularından oyuncu Mert Fırat’ın ve eşinin hiç bitmeyen enerjisiydi umut… Hatay’a geldiğimizden haberdar olan ve muhakkak görüşmek isteyen Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hikmet Çinçin ve ekibinin gayretleriydi umut…

Dernek olarak vereceğimiz desteği duyan ve yardım için defalarca arayan Avukat Çağlayan hanımdı, oyun alanına desteği esirgemeyen iş insanları Celal, kütüphane için “hemen” diyen Ümit beylerdi, tüm işini bırakıp bizi Hatay’a ulaştıran sevgili Uğur’du umut…

Projeye büyük destek veren dernek üyelerimizdi… Kısacası tüm Türkiye’ydi umut… Umudumuz kırılmamalı. Esas görev yeni başlıyor.

İnsani görevler her zaman süreklidir. Ancak bu görevlerin gün geçtikçe ivme kaybedebileceği endişesi bir kenara konulmamalı. Çalışırken yanıma gelen bir annenin “Hocam bir çift çorabın ne kadar değerli olduğunu anladık” sözleri kulaklarımdan gitmiyor. O bir çift çorap umut onlar için.

Bugünden gereksiz harcamanızı bir kenara atın, israfı bırakın. Ve bir gün sizin başınıza da gelebilecek bir felaket olabileceğini unutmayın. Gücünüz kadarıyla maddi, manevi destek vermeye devam edin. İnsanlığın merhamet üzerine kurulu olduğunu, insanın en yararlısının, insana yararlı olan olduğunu unutmadan… Hep beraber bu felaketi de atlatacağız…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Trump’ın yeni dönemi 22 Kasım 2024
Ortak Türk Alfabesi 19 Eylül 2024